Bu, aynı zamanda ruhu yaratmak ve beslemekle ilgili birşey. Ve, özellikle kentsel Amerika'da ruhu beslemenin nasıl olacağını hayal edin. | TED | كما أنه التفكير حول الروح الخلاقة ورعايتها . و تصور و لا سيما في المناطق الحضرية في أمريكا عن تنمية الروح. |
Bu büyümenin çoğu dünyanın en fakir ülkelerindeki kentsel alandarda gerçekleşecek. | TED | معظم هذا التضخم سيحدث في المناطق الحضرية من البلدان الأكثر فقرا في العالم. |
Bugünkü operasyonlar kentsel alanlar için toplam yoketme miktarı yayınlar için 2750 pound. | Open Subtitles | الأرقام اليوم للعمليات في المناطق الحضرية وحدها تم القضاء على ما يعادل ألفان وسبعمائة وخمسون رطل من الطبعات التقليدية |
Erken savaş sanrası yıllarda şehir popülasyonu %25'ten %75' kadar çıktı. | TED | ذهبنا من خمسة وعشرين في المائة في المناطق الحضرية إلى خمسة وسبعين في المائة في السنوات الأولى بعد الحرب. |
Planlama zaman alır. Ama ben şehir akupunkturunu öneriyorum. | TED | التخطيط يستغرق وقتا. وأقترح الوخز بالإبر في المناطق الحضرية. |
kentsel tavukçuluk, karbon salınımını azaltmanın harika bir yolu. | Open Subtitles | تربية الدواجن في المناطق الحضرية طريقة رائعة للحد من بصمتنا الكربونيّة |
Biz "kentsel akupunktur" diye bir şey uyguluyoruz. | TED | هذه العملية تدعى ب "العلاج بالوخز في المناطق الحضرية" |
Amira ve ailesi temel birikimlerini tükettiklerinde, çok azıyla kalıyorlar ve muhtemelen kentsel fakirlikle yüzleşiyorlar. | TED | ولذلك عندما استخدمت أميرة وعائلتها مدخراتهم الأساسية ، فإنه من المرجح أن يواجههم الفقر في المناطق الحضرية . |
Eğer noktaları dikdörtgenin altına taşırsanız, kentsel yaşam sürdüren mevcut üç milyar insanın yaşadığı şehirlerin dünyada üzerindeki ekilebilir karanın sadece yüzde üçünü oluşturduğunu görebilirsiniz. | TED | إذا قمت بنقل النقاط وصولا الى الجزء السفلي من المستطيل يمكنك أن ترى أن لسكان المدن 3000000000 الموجودة في المناطق الحضرية اخذ ثلاثة في المئة فقظ من الأراضي الصالحة للزراعة على وجه الأرض. |
Bundan ortaya çıkan şeylerden bazıları toplum desteğiyle yapılan tarım, kentsel yiyecek üretimi ve yerel yiyecek rehberleri gibi yerel yiyecek projeleri. | TED | بعض الأشياء التي تَنْتُجُ عنها هي المشاريع الغذائية المحلية ، مثل مشاريع الزراعة المدعومة من المجتمع ، إنتاج الغذاء في المناطق الحضرية ، وخلق مستوعبات للأغذية المحلية ، وهلم جرا. |
Tüm dünyada mültecilere neredeyse imkansiz üç seçenek sunuyoruz: kampa yerleştirme, kentsel yoksulluk ve tehlikeli yolculuk. | TED | فحول العالم ،نحن نواجه لاجئين في الغالب ليس لديهم خيار آخر بين الخيارات الثلاثة وهي المخيم أو الفقر في المناطق الحضرية المجاورة أو رحلة محفوفة بالمخاطر . |
Çünkü o kitap gücün göstergesiydi. ...ve yaratıcı potansiyel yoğunluğun, büyük kentsel yoğunluğun, ...insanları birleştirmenin ve onları tek bir yerde bir araya getirmek, ...ve onları kaldırımda biraraya getirmek ve onlara ait düşünceleri paylaşmak ...ve fiziksel alanda birlikte paylaşmak. | TED | لأن الكثير من ذلك الكتاب كان إحتفالاً بالقوة والقدرة الإبداعية للكثافة ، وإلى حد كبير من الكثافة السكانية في المناطق الحضرية ، للربط بين الناس وجمعهم معا في مكان واحد ، ووضعهم على الأرصفة معا وجعلهم يتبادلون الأفكار كما يتشاركون المساحات سوياً. |
Bunlar yalnızca sıradan şehir güvercinleri. | TED | هذه ليست سوى الحمائم العاديه في المناطق الحضرية. |
1982'de çekilen şehir Kovboyu filminden bir sahne gibi. | Open Subtitles | ومن رعاة البقر في المناطق الحضرية حتى حوالي عام 1982. |
Bütün şehir çocuklarının ilham kaynağısınız. | Open Subtitles | أنت مصدر إلهام لجميع الأطفال في المناطق الحضرية. |