Bu, dünya çapında çok yaygın, fakat biz aşk için yaratıldık. | TED | إنه أمر شائع جداً في جميع أنحاء العالم ولكن خلقنا لنحب. |
--dünya çapında kâr amacı gütmeyen milyonlarca şirketin kurulmasına yardımcı oldu. | Open Subtitles | وساعد على جمع الملايين لمنظمات غير ربحية في جميع أنحاء العالم |
Bizim Seattle'daki tesisimiz dünyanın her yerinde yapılması için bir model olabilir. | TED | منشأتنا في سياتل ستكون بمثابة نموذج لهذه الأمكنة في جميع أنحاء العالم. |
Yalnız o kadar değil. Bu durumu tüm dünyada görüyoruz. | TED | ليس ذلك فقط. فإننا نشهد الأمر في جميع أنحاء العالم. |
Ve biz ülke genelinde yürüyoruz, harekete geçmek için sadece Kongre'yi beklemiyoruz; ki bu neredeyse deliliğin tanımı olurdu. | TED | ونحن نتحرك في جميع أنحاء البلاد، فنحن لا ننتظر فقط الكونجرس لكي يتصرف، سيكون هذا بمثابة ضرب من الجنون. |
Her yerde. bütün yeryüzüne dağılmış. Ve önü alınacak gibi değil. | Open Subtitles | إنها في كل مكان، في جميع أنحاء العالم، ولا يمكن إيقافها |
Evimin her tarafında askerler var ve ben iç çamaşırlarımlayım. | Open Subtitles | هناك جنود في جميع أنحاء بيتي، وأَنا في ملابسي الداخلية |
Ama 1929'dan önce, ülkenin her yerindeki şehirler yer altına su boruları döşemişti. | TED | لكن بحلول عام 1929 , المدن في جميع أنحاء البلاد قد وضعت أنابيب مياه تحت الأرض. |
Dünyanın dört bir yanında her yıl bu şarlatanlara milyarlarca dolar akıyor. | TED | تنفق مليارات الدولارات كل عام، في جميع أنحاء العالم، على هؤلاء المشعوذين. |
(Alkışlar) EMC: Büyük Verileri Dünya çapında tüm Organizasyonlar için Büyük Fırsatlara Dönüştürüyor. | TED | تصفيق إي إم سي : تحويل البيانات الكبيرة إلى فرصة كبيرة للمنظمات في جميع أنحاء العالم. |
Ve yine, dünya çapında sürdürdüğümüz, A.B.D. 'de de yürüttüğümüz öncü bir çalışmada gönüllü oldu. | TED | ومرة أخرى، تطوّع لدراسة محوريّة نقوم بها في جميع أنحاء العالم، أيضا في الولايات المتحدة |
Ve dahası, ben çok şanslıyım çünkü dünya çapında milyonlarca insanla bunu paylaşabiliyorum. | TED | وما هو أكثر من ذلك، أنا محظوظة حقاً، لأنني تمكنت من مشاركة ذلك مع ملايين الناس في جميع أنحاء العالم. |
En azından şimdilik... Matbaa da bu zincirin halkalarından biriydi aslında Matbaa Avrupa çapında katolik anlayışa dair fikirlerin dolaşıma gireceği umularak yapılmıştı. | TED | حتى جهاز الطباعة كان من المفترض أن يكون أداة ستقوم بفرض الهيمنة الفكرية الكاثوليكية في جميع أنحاء أوروبا. |
Dünyanın her yerinde bir şeyler arayan genç insanlar gördüm. | TED | أجد الشباب في جميع أنحاء العالم يبحث عن شيء ما. |
Gerçek şu ki, kendimi şanslı hissediyorum, çünkü dünyanın her yerinde gösterimi sergileme imkanı buldum, Orta Doğuda da birçok kez şov yaptım. | TED | ولكن الحقيقة هي ، لقد كنت محظوظا للحصول على فرصة العرض في جميع أنحاء العالم ، وقمت بالعديد من العروض في الشرق الأوسط. |
Ve biliyorsunuz ki, tüm ABD ve Kanada'ya mal gönderiyoruz. | Open Subtitles | ولدينا فروع كما تعلم في جميع أنحاء البلاد وكندا أيضا |
tüm şehirde onu takip ettiler ve ben fotoğrafların yarısında varım. | Open Subtitles | تبعوه في جميع أنحاء المدينة لمدة أسبوع. أنا في النصف الصور. |
Ve o günden bugüne, dünya genelinde televizyon, radyo ve dergilere konu olduk. | TED | ومنذ ذلك الحين، وأخبارنا منتشرة في جميع أنحاء العالم، على التلفاز والإذاعة والمجلات. |
İnsanlar Her yerde Pratap Singh Nimbalkar ve Sabhyata Partisine karşı gösteriler düzenliyorlar. | Open Subtitles | الناس في جميع أنحاء يتم تنظيم مسيرات ضد براتاب سينغ نيمبالكار وحزب سابياتا. |
Daha sonra, sizin de bildiğiniz gibi, dünyanın her tarafında yapılan, özellikle TEDx Konuşmaları başta olmak üzere binlerce konuşma var diye düşündük. | TED | ومن ثم فكرنا أن هناك آلاف المحادثات الأخرى حول الموضوع، لا سيما محادثات تيدكس، التي ظهرت في جميع أنحاء العالم. |
Dünyanın her yerindeki kadınların hareketinden geliyor. | TED | إنما تأتي من النساء في القاعدة الشعبية في جميع أنحاء العالم. |
Dünyanın dört bir yanındaki üslerde yaşadım. İtalya, Almanya, pek çok farklı yerde. | Open Subtitles | ترعرعت على الإقامة في جميع أنحاء العالم ايطاليا, ألمانيا, الكثير من الأماكن المختلفة |
Bu demek oluyor ki film endüstrisinin elinde eşitlikle alakalı hikayeleri bütün dünyaya yaymak için inanılmaz bir güç var. | TED | وهذا يعني أن صناعة السينما لديها وصول غير مسبوق لتكون قادرة على توزيع قصص عن المساواة في جميع أنحاء العالم. |
Angeline pilot olmak istiyor, dünyanın her yerine uçup bir fark yaratmak için. | TED | انچيلين تريد أن تكون طيارا لتتمكن من الطيران في جميع أنحاء العالم وأن تحدث فرقا. |
Durumda güvenli olmak zorunda sel, bu yüzden boyunca bu gün, tek tek kontrol ediyorlar, her birkaç saniye. | Open Subtitles | لديهم من ان تؤمن حالة الفيضانات، وذلك في جميع أنحاء اليوم، فحصت هم، واحدة تلو الآخر، كل بضع ثوان. |
Dünyaya sinyaller yansıtması için ayın her tarafına aynalar koyduk. | Open Subtitles | وضعنا مرايات في جميع أنحاء القمر لترتد الإشارات إلى الأرض |
Manyetik alandaki değişimler, kasabanın her yanında rasgele dalgalanmalara yol açıyor. | Open Subtitles | التقلّبات في الحقل المغناطيسي تسبّب عواصف عشوائية في جميع أنحاء البلدة |
Evinin her köşesinde senin resimlerin var. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدَهُ الصورُ منك في جميع أنحاء شُقَّته. |