Onların %80'i Kenya gibi düşük gelirli ülkelerde yaşıyorlar ve çok büyük bir kısmı görme engelli olmak zorunda değil. | TED | 80 في المئة منهم يعيشون في دول ذات دخل منخفض مثل كينيا، والغالبية المطلقة ليس لعماهم ضرورة. |
Bunu dünyanın her yerinde, farklı ülkelerde tekrar tekrar yaşandığını gördük. | TED | لقد رأينا هذا يحدث في دول أخرى عبر العالم، مرارا و تكرارا. |
Eminim bu veriler başka ülkelerde de benzerdir. | TED | وأنا متأكدة من أنّ الأرقام مماثلة في دول أخرى. |
Farklı ülkelerdeki rakamlara bakalım. | TED | لذا دعونا ننظر إلى الأرقام في دول مختلفة. |
Bunu daha önce Tayland gibi 1980'de bizimkine benzer ekonomik zorluk yaşayan ülkelerden biliyoruz. | TED | نحن نعرف بأنه قد تم فعلًا ذلك سابقًا في دول كتايلاند حيث عانوا عام 1980 من نفس التحديات الاقتصادية التي نواجهها. |
İki erkek kardeşi varmış biri Tarafsız Bölge'de diğeri de Pasifik Eyaletleri'nde. | Open Subtitles | لديه شقيقان واحد في المنطقة المحايدة والآخر في دول المحيط |
İnsanların bu alanlarda çalışmaktan başka seçeneğinin olmadığı ülkelerde insanlar bu riski alıyor ve çalışıyorlar. | TED | في دول حيث لا خيار للسكان سوى العمل في هذه الحقول، فهم ببساطة يعملون بها، ويخاطرون. |
Sarı boyalı yerlerde, çeşitli ülkelerde kullanımda olan farklı ifadeler görüyorsunuz. | TED | ترون باللون الأصفر، التعابير المختلفة المُستخدَمة في دول عدة. |
Her sene, gelişmekte olan ülkelerde bir milyonu aşkın anne ve bebek, doğum sırasında temel temizlik şartlarını yerine getiremediği için yaşamını kaybediyor. | TED | حيثُ يموتُ أكثر من مليون أم وطفل كل عام في دول العالم النامي بسبب عدم توفر النظافة الأساسية فقط أثناء ولادة أطفالهن. |
Birçoğu fakir ülkelerde yaşıyorlar fakir veya orta-düzey gelirli Lübnan gibi ülkelerde, Halud'un yaşadığı gibi. | TED | أغلبهم يعيشون في دول فقيرة، دول فقيرة نسبيًا أو ذات دخل متوسط أو ضعيف مثل لبنان، حيث تعيش خلود. |
Farklı binalarda, farklı şehirlerde, hatta farklı ülkelerde çalışan elemanlarımızı aynı yerde toplamamız mümkün mü? | TED | هل نستطيع أن نتقاسم فعليًا مقار موظفينا الذين يعملون في مبانٍ مختلفة، وفي مدن مختلفة أو حتى في دول مختلفة اليوم؟ |
Dünyadaki çocukların yarısı, fiziksel cezanın tamamen yasaklanmadığı ülkelerde yaşıyor. | TED | نصف الأطفال يعيشون في دول حيث العنف الجسدي ليس ممنوعاً بالكامل. |
Gelişen ülkelerde veriler çok daha tuhaf ama ölüm yüzdesi kesinlikle daha yüksek. | TED | في دول العالم الثالث, ربما البيانات غير مفصلة و ناقصة إلا أن عدد الوفيات هو بالتأكيد أعلى. |
Çeşitli ülkelerde çeşitli insanlar, bunun iletişim maksatlı kullanılabileceği fikrindeydiler. | Open Subtitles | أناس كثيرين في دول مختلفه كان عنهم الفكره لإستغلال تلك التكنولوجيا كوسيله للتواصل |
Ben sayısız kurtarma ve kaçırma görevini adını bile bilmenize izin verilmeyen ülkelerde yönettim. | Open Subtitles | لقد أخرجت عمليات قتالية في دول أسماءها ليس مسموح لكم أن تعرفوا |
İklim avukatları uzun zamandır halkı şimdi kısa-dönemde bazı özverilerde bulunmaya teşvik ediyorlar, öyle ki 30-40 yıl sonra başka ülkelerdeki başka insanlar faydalanabilsin. | TED | يشجع مؤيدو المناخ باستمرار المواطنين ليقوموا الآن ببعض التضحيات قصيرة المدى من أجل الفوائد التي ستعود على أشخاص آخرين في دول أخرى خلال 30 أو 40 سنة في المستقبل. |
Ayrıca diğer ülkelerdeki ayrıcalıklı şiddetle de savaşabiliriz. | TED | وهنالك الكثير أيضًا من شأنه مجابهة "امتياز العنف" في دول أخرى. |
Şimdi, umarım, gelecek yıllarda, bazı somut örneklerle korkunun azaldığını ve ve sorun çözme yöntemlerini desteklemek için farklı ülkelerdeki sivil toplumların sahip olduğu o birlikten cesaret alabileceğimizi gösterebiliriz, özellikle Afganlar arasında, Filistin nüfusu içinde, Filistin ve İsrail halkı arasındaki birliklerden. | TED | الان اطمح انه في السنين القادمة اننا سوف نكون قادرين على شرح بعض الامثلة الصلبة التي تقلص الخوف والتي نكتسب منها الشجاعة من ذلك التحالف مع المجتمع المدني في دول مختلفة لدعم حل مشاكلهم الافغان داخل الفلسطينيين بين شعب فلسطين و اسرائيل |
Bu kurumların büyük bir kısmı henüz Parça Tesirli Bomba Mukavemesi'ni imzalamamış ülkelerden oluşmakta. | TED | معظم مقرات هذه المؤسسات موجودة في دول لم توقع بعد على إتفاقية الذخائر العنقودية. |
Ve bu insanlar için bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum ve de özellikle Almanya tarihine bakarsanız, birçok insan ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı ve onlar da başka ülkelerden sığınma hakkı istemişlerdi ve bu hakkı alamadılar, yani bu hakkı ona vermek yerinde bir karar olurdu. | TED | لذا أعتقد، لهؤلاء، يجب فعل شيء ما، خصوصا إن رأيت تاريخ ألمانيا، حيث احتاج الكثير من الناس الهروب وطلبوا اللجوء في دول أخرى ولم يحصلوا عليه، لذا ستكون إشارة طيبة أن يمنح اللجوء. |
Kimlikleri ve Pasifik Eyaletleri'nde bulunma sebepleri doğrulandığı an tüm belgeleri geri verilecektir. | Open Subtitles | حالما يتم التحقق من هوياتهم وأسباب تواجدهم في دول المحيط الهادئ عندها سيتم إعادة جميع وثائقهم |
O zamandan beri, dünyanın dört bir yanında, sanat enstalasyonları aracılığı ile tanıştığım insanların ülkelerinde bahçelerini ektim. | TED | من ذلك الوقت, وانا أزرع حدائقها من خلال المنشئآت الفنية عبر العالم، في دول الناس الذين ألتقي بهم. |
Pasifik Eyaletleri'ndeki vatandaşlarımızı bizzat selamlamanın da zamanı gelmişti. | Open Subtitles | ولقد حان الوقت لاستقبال رعايانا في دول المحيط الهادئ شخصياً |