Galiba kolayca etkilenebilinecek biri gibi görünüyorum, Londra'da da öyle düşünmüşlerdi. | Open Subtitles | أَبْدو لكي أُحْمَلَ تماماً بسهولة. ذلك الذي حَدث لي في لندن. |
Bay Gandi Londra'da yapılacak bir hükümet konferansına katılmanızı rica etmem istendi. | Open Subtitles | سيد غاندي لدي أوامر بأن أطلب منكم حضوركم لمؤتمر حكومي في لندن |
Rapor, Almanya konulu gizli bir toplantının Londra'da gerçekleştiğini söylüyordu. | Open Subtitles | أفاد التقرير بوجود مؤتمر سريّ يعقد حول ألمانيا في لندن |
Anna Scott'un Londra'daki ve New York'daki ajansının telefon numarası. | Open Subtitles | رقم هاتف وكيلِ آنا سكوت في لندن ووكيلها في نيويورك |
Eğer faydası olacağını bilsem seni Londra'daki evime kadar sırtımda taşırdım. | Open Subtitles | لو كان بمقدوري المساعدة لحملتك إلى المحطة إلى بيتي في لندن |
Ama Londra'da yalnız bir kadının tek başına ilerlemesinin kolay birşey olmadığını öğrendim. | Open Subtitles | لكني اكتشفت أن التجول وحيدة في لندن لم يكن أمراً سهلاً بالنسبة لامرأة |
Çeyizde bir Ferrari, Londra'da bir daire... ve çok para istiyor. | Open Subtitles | يريد المهر ان يكون فراري وشقة في لندن والكثير من المال |
Ben Londra'da büyüdüm. Bir Amerikalı kızla, bir protestanla evleniyorum. | Open Subtitles | ترعرعت في لندن ، واتزوج من فتاة امريكية ، مسيحية |
Ailemin hepsi hala orada, fakat Rodrigo Londra'da okuyor Hector da Cenevre'de. | Open Subtitles | عائلتي جميعها لاتزال هناك لكن رودريغو يدرس في لندن وهكتور في جنيف |
Ama geçen hafta Londra'da antika kitaplar alıyor olduğuna dair şüphelerim var. | Open Subtitles | ولكن أشك بشدة أنه كان في لندن لشراء الكتب العتيقة الاسبوع الماضي |
Ama o gün Londra'da olduğunu ortaya çıkarabilirler, değil mi? | Open Subtitles | ولكنهم يستطيعون تخمين وجوده في لندن ذلك اليوم, أليس كذلك؟ |
Ben gençken Londra'da konserler verirdik ve bu konserlerin bazıları videoya alınmıştı. | Open Subtitles | عندما كنت صغيرا كنا نلعب في لندن قمنا بتسجيل بعض العروض هناك |
Bize Prens'in Londra'da seçkin bir İngiliz politikacıyla buluşacağını söyledi. | Open Subtitles | قال لنا أن الأمير في لندن لمقابلة سياسي بريطاني بارز |
Londra'da binaların tasarımına özel bir yaklaşımı olan bir stüdyom var. | TED | لدي استوديو في لندن بنهج معين لتصميم المباني. |
Beş yıl önce Londra'daki Hasunaga Asya Müzesi'ni soymaya çalışırken yakalandı. | Open Subtitles | إعتقلت محاولة قبل خمسة سنوات للسرقة متحف هازاناجا الآسيوي في لندن. |
Londra'daki tüm genç erkekler Mr Haden kadar iyi flört ediyor mu? | Open Subtitles | هل يستطيع كل الشبان في لندن أن يكونوا كالسيد هايدن في تغزله؟ |
Cumartesi gelmişti ve Londra'daki planlarımız için inanılmaz derecede heyecanlıydık. | Open Subtitles | وجاءيومالسبت وكنا جميعا متشوقين لسهرتنا في لندن بشكل لا يوصف |
Ama Clifton adındaki biri Londra'yı bombalamış olsaydı yukarıdakileri ikna etmek çok daha kolay olurdu. | Open Subtitles | لو أن شخصاً يدعى كليفتون قام بتفجيرات في لندن |
Buyurun, bu içki de lazım olacak Londra'nın en kötü börekleri | Open Subtitles | تفضل , اشرب هذا , سوف تحتاجه أسوء فطائر في لندن |
O butunlesik bir tasima sistemi tasarladi. Bir yolcunun Londra'dan bir trene binip New York'ta bir gemiden inebilmesinin mumkun oldugu. | TED | وانما وضع تصورا لنظام نقل متكامل حيث بامكان المسافر ركوب القطار في لندن والنزول من سفينة في نيويورك |
Bu London HQ'daki çatı katının örnek modeli. | Open Subtitles | هذا نموذج مقياس السقف في مقرك العام في لندن |
Madem bu kadar beğeniyorsun, ben Londra'dayken s*k onu. | Open Subtitles | إن كانت تعجبك لهذه الدرجة، فلتضاجعها بينما أنا في لندن |
Şimdi Londra'ya gidin, Parlamento meydanındaki anıtlarda ve David Lloyd George'un anıtında sadece üç sözcük olduğunu göreceksiniz: David Lloyd George. | TED | الآن مايوازي هذا في لندن في ساحة البرلمان وسترى أن نصب ديفيد لويد جورج يتضمن ثلاث كلمات: ديفيد لويد جورج. |