Babam öldükten sonra beni tek başına büyütmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | كان عليها ان تعتني بي و بنفسها بعد موت ابي |
Laetitia Kenyalı genç bir bayan ve kendisi 13 yaşında okulu bırakmak zorunda kaldı, çünkü ailesi onun okul masraflarını karşılayamadı. | TED | هي شابة من كينيا كان عليها ترك المدرسة في سن 13 لأن أسرتها عجزت عن دفع مصاريف تعليمها. |
Kız için de çok zor oldu. Adamı teşhis etmek zorundaydı. | Open Subtitles | ولقد كان من الصعب جدا عليها كان عليها أن تتعرف عليه |
Otizmli erkek kardeşi ve çoklu skleroz hastası annesi için altı yaşından beri yemek yapmak zorundaydı. | TED | كان عليها ان تطهو لأخيها من سن السادسة الذي كان يعاني من مرض التوحد ولأمها، التي كانت مصابة بمرض التصلب المتعدد |
Ve şimdi hiç kimse ona inanmayacak çünkü bunu bilmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | ولكن لا أحد سيصدق ذلك .. لأنّه كان عليها معرفة ذلك |
Bir boşluğu doldurması gerekiyordu. Yani o boşluğu oğluyla doldurdu. | Open Subtitles | كان عليها أن تملأ الفراغ الذي بقلبها، لذا ملأته بابنها. |
Kiracılar taşınmadan önce onlarla konuşmak için okuldan önce eve gitmesi gerekti. | Open Subtitles | كان عليها الذهاب إلى منزلها قبل المدرسة للتحدث مع المستأجرين قبل انتقالهم |
Ona ileri doğru koşması gerektiğini veya kollarını kullanamayacağını söylemediler. | TED | لم يخبروها أنه كان عليها أن تتجه نحو الأمام أو أنها لا تستطيع استخدام ذراعيها. |
Sizi bulabilmek için benmişim gibi davrandı. | Open Subtitles | كان عليها التظاهر بانها أنا |
Bu adam için, en aşağılık işleri yapmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | بالنسبة لها ، كان عليها أداء أكثر المهن وضاعه |
ınsanlık için gitmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | كان عليها أنّ تكون هناك لأجل تقدم البشريّة |
Sekizinci kata geldiğinde kızgınlık ve ayrılık arasında gidip gelirken, çıkarmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | ببلوغ الطابق الثامن، في مرحلة بين الغضب والتعب، كان عليها أن تخلعه |
Evde eğitim görmek zorunda kaldı. Her önlemi almıştık. | Open Subtitles | كان عليها أن تدرس بالمنزل كنا محتاطين للغاية |
Ne var ki, çıkış yolunda bir turist kafilesinin arasından geçmek zorundaydı. | Open Subtitles | على كل حال , فى طريقها للخروج كان عليها ان تنضم الى جروب سياحى برفقه دليل |
Zavallıcık doğru dürüst içki hazırlayamazdı. Ama bizi beslemek zorundaydı. | Open Subtitles | المسكينة لم يكن يمكنها تقديم الشراب ولكن كان عليها أن تطعمنا |
Ama çok yetenekliydi, depresyona sokuyordu beni. Gitmek zorundaydı. | Open Subtitles | لقد كانت كفؤاً، لدرجة أنَّها جعلتني كئيبة، لذلك كان عليها أن ترحل |
Demek araba ile birlikte uçurumdan düşmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | إذاً فقد كان عليها أن تسقط في تلك العربة. |
Ama yani, onkolog zaten bir tedavi programı hazırlamıştı yani sadece oraya gitmesi gerekiyordu ben de onu götürdüm. | Open Subtitles | لكن، طبيب الأورام كان قد جدول جلسات العلاج لذا كل ما كان عليها فعله هو أن تذهب إلى هناك. لذلك أخذتها |
Haddinin bildirilmesi gerekiyordu. Güven bana: Bu onun için iyi. | Open Subtitles | كان عليها أن تتعرض لضربة قاسية ثق بي، هذا من مصلحتها |
Bu malzemeye erişebilmesi için Antik Yunanca okumayı ve konuşmayı geceleri gizlice çalışarak öğrenmesi gerekti. | TED | للوصول إلى هذه المادة، كان عليها أن تتعلم القراءة والتحدث باللغة اليونانية القديمة، من خلال الدراسة سراً في الليل. |
Çıkması gerekti. Kuaför randevusu vardı. | Open Subtitles | كان عليها الخروج عندها موعد مع مصفف الشعر |
Bunu açık açık söylediği anda ne yapması gerektiğini biliyordu. | Open Subtitles | والثاني قالت ذلك بصوت عال، وقالت إنها تعرف ما كان عليها أن تفعل. |
Sizi bulabilmek için benmişim gibi davrandı. | Open Subtitles | كان عليها التظاهر بانها أنا |