Hiçbir şeyi yazıya geçirmediğin için kendinin üstün olduğunu benimse daha yetersiz olduğumu düşünmüyorsun, herhalde. | Open Subtitles | حيث انك لا تكتب اى شئ , فهذا لا يعنى انك متفوق علىّ, اننى ايضا كفؤ |
Bunu yapacak olan yetersiz herif sağlam bir aptal olmalı. | Open Subtitles | سيكون هذا المجرم الغير كفؤ علامة فارقة في الحماقة |
Rengi değişmez ve beyaz kalırsa yeterli ve güvenilir olduğun için aramızda kalabileceğin anlamına gelecek. | Open Subtitles | إذا لم يتغيّر لونها وبقيت بيضاء هذا تلقائياً يعني بأنّك كفؤ وموثوق بك للبقاء معنا |
Evet, pekala, çok yetenekli hoş bir adama benziyorsun. | Open Subtitles | نعم بالتأكيد إنك تبدو رجل يافع كفؤ |
İşinin ehli birini... olmayı denediğim gibi birini. | Open Subtitles | شخص كفؤ هذا ما كنت احاول أن اكون عليه تحاول أن تكون؟ |
Bombanın çok daha kötü olması gerekiyordu... ama bombayı üreten pislik beceriksizin tekiymiş. | Open Subtitles | أو أن هذا كان كبداية الغيث القنبلة كان من المفترض لأن يكون تأثيرها أكبر من ذلك ولكن الأحمق الذى صنعها كان غير كفؤ |
Bu şubeyi Beceriksiz gösterir ve sadece aramızda kalır. | Open Subtitles | يجعل مظهر المكتب غير كفؤ وهذا داخلياً فقط |
Haklarını alabilmek için babanın yetersiz bir ebeveyn olduğunu kanıtlamamız gerekiyor. | Open Subtitles | إلغاء الوصاية يتطلب إثباتاً أن والدك أبٌ غير كفؤ |
Değerli vatandaşlarım, yetersiz bir cumhurbaşkanı oldum. | Open Subtitles | ماذا سيقول؟ مواطني الأعزاء، لقد كُنت رئيسًا غير كفؤ. |
Ya yetersiz biri veya bir başkasıyla çalışıyor. | Open Subtitles | إمّا أنّه غير كفؤ أو يعمل مع أحد آخر. |
yetersiz olmadığını kanıtladın. | Open Subtitles | لقد اثبت نفسك انك كفؤ وليس عاجزا |
yetersiz birinin neler yapabileceğini göreceğim. Çekilebilirsin Mabruk. | Open Subtitles | أنا سَأَرى أي واحد غير كفؤ يُمْكِنُ أَنْ يفعلُ يمكنك أن تَذْهبُ، (مبروك)ْ |
Eğer mavi olursa, bu yeterli olduğun ama güvenilir olmadığını gösterecek. | Open Subtitles | ...إذا أصبحت زرقاء فهذا تلقائياً يعني بأنّك كفؤ لكن لا يمكن الإعتماد عليكِ |
Teklifiniz için teşekkür ederim; ama benim güvenlik sistemim yeterli olmanın da çok ötesinde. | Open Subtitles | أقدر العرض، لكن أمننا أكثر من كفؤ. |
Tüm bu şeylerin ötesinde, gayet yeterli bir aşıktın. | Open Subtitles | بخلاف تلك الأشياء أنت عاشق كفؤ وكامل |
Yardım etmesi için yetenekli bir cerraha ihtiyacın olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | علمتُ أنك بحاجة إلى جراح كفؤ للمساعدة |
Yapmak istediğim şey ise eski günlerdeki gibi herkesin olaya dahil olması ve Cam'i yetenekli göstermeniz böylece biz de elimizdeki en iyi sorgu yargıcını tutmuş oluruz. | Open Subtitles | لذا هدفنا هنا ..أن تشمروا السواعد ياجماعة مثل الأيام القديمة أجعلوا (كام) تبدو كفؤ |
Dr. Edwards bu hastanedeki tüm hekimler kadar yetenekli. | Open Subtitles | دكتور (إدواردز) كفؤ مثل أي طبيب في هذا المشفى |
İşinin ehli diye düşünmüştüm, kendini iyi idare etti... | Open Subtitles | أعتقد أنه كان كفؤ لقد تعامل مع الأمر بشكل جيد |
İşinin ehli olsa da bağlantısı falan hiç yok. | Open Subtitles | إنه شخص كفؤ لكنه لا يملك علاقات. |
Adam ya yozlaşmış ya da beceriksizin biri. | Open Subtitles | إما أنه فاسد أو أنه ليس كفؤ |
Senin dikkatsiz oğlun olarak ve senin Beceriksiz çalışanın olarak bunu yasaklıyorum! | Open Subtitles | بصِفتي إبنُك الغافل، و بصِفتي موظفك الغير كفؤ.. |