Ya da emredin, yeni kazılmış bir mezara girip. Kefeni içinde saklanayım bir ölünün! | Open Subtitles | أو أننى أوضع فى قبر جديد أو أختبئ فى كفن رجل ميت |
Sanırım Torino Kefeni'nindeki kanından DNA örnekleri alacaklardı. | Open Subtitles | أظن أنهم سيأخذون الحمض النووي من الدماء الموجودة على كفن تورينو |
Israr etti, mumyalamak yok, açık tabut yok, cenaze yok. | TED | أصر على ذلك، لا تحنيط ولا كفن مفتوح، ولا جنازة. |
Bir daha saha görevine gidersek, ceset torbasında dönerim. | Open Subtitles | لقد اعادونى الى الشجيرات وسوف اعود فى كفن |
Sarma işi ritüelistik olabilir, bir nevi kefen. | Open Subtitles | الغطاء ممكن أن يرمز إلى نوع من الشعائر، مثل كفن من نوع ما. |
Bir sanat olarak varoluşumun üç boyutlu dokuması gibiler. | TED | إنهم نوعاً ما مثل نسيج ثلاثي الابعاد من وجودي حيث أعيش كفن |
Seni bir tabuta koyup yanına da yılan koysam orada kalabir miydin? | Open Subtitles | سوف أضعك في كفن ثم أضع أفعى في الكفن ماذا ستفعل ؟ |
Torino kefenini duydun mu, Dr. Cehennemde Yanacak? | Open Subtitles | هل سمعت عن كفن تورن أو الدكتور اذهب الى الجحيم؟ |
Torino Kefeni'nin tadını da merak ediyorum. | Open Subtitles | أتسائل كيف يبدو طعم كفن تورينو ؟ |
O elindeki Turijn'in Kefeni. | Open Subtitles | آه؛ أنت تستخدم كفن تورينو |
Ben buna Montenegro Kefeni diyorum. | Open Subtitles | أنا أدعوها كفن مونتينيغرو |
Burada hepimiz evliyiz de, ve bir gün bu kiliseye bir tabut içinde gireceğiz. | Open Subtitles | وتزوجنا كلنا هنا أيضاً وسنحضر للكنيسة فى كفن ذات يوم |
Bu kutu oyuncak ayım için mükemmel bir tabut olacak. | Open Subtitles | الصندوق يصلح ليكون كفن جيد. للدب اللعبة. |
Annemin kızarmış tavukları yüzünden babama çok büyük boy tabut almamız gerekmişti. | Open Subtitles | فبسبب الدجاج المقلي الذي تعده أمي اضطررنا لشراء كفن ٍ من القياس الكبير لوالدي |
Ceset torbasında eve dönüş'ü seyrettim ve o filmi sevdim. Gerçekten sevdim o filmi ben. | Open Subtitles | (لقد شاهدت ( عائد للوطن في كفن لقد أحببته، أنا لم أكذب |
Ceset torbasında eve dönüş filmini çeken herif. | Open Subtitles | (قام بإنتاج (عائد للوطن في كفن |
Makineyle kurutulmuş bu saçtan kefen, Jovi'ye daimi bir gölge oluşturuyordu, adam adeta yıkılmaz bir kaleydi. | Open Subtitles | إنه كفن مجفف الذي يُغلف (جوني) في ظل دائم ومُستمر الذي يجعله يبدو راسخ. |
Bir sanat eseri olarak yaşarken düşüşler ve çıkışlarla karşılaşmak zorunda kaldım. | TED | لقد اضطررت لمواجهة صراعات وانتصارات بينما أعيش حياتي كفن |
Hayat bedenimi terk ettiğinde, beni tabuta yerleştirecek, kefenimle sarmalayacak, ve sonra da... kapağı kapatacaksın. | Open Subtitles | 'عندما تخلت عن الحياة جسدي' أنت نفسك سوف يضع لي في نعش، التفاف لي في كفن لي، |
Torino kefenini duydun mu, Dr. Cehennemde Yanacak? | Open Subtitles | هل سمعت عن كفن تورن أو الدكتور اذهب الى الجحيم؟ |
Onu dikkatle kefene sarmış. | Open Subtitles | لقد كفن بدقة وحساسية، باستثناء مراسم الدفن الحقيقية |
Bir Görüntü sanatı olarak sinema, realitenin kendisini anlatır. | Open Subtitles | السينما كفن مظهري تخبرنا شيئاً ما عن الواقع نفسه |
tabutun altında bir delik olacak ve oradan yılanı içeri göndereceğim. | Open Subtitles | سأفعل بـ 5000 دولار كفن به ثقب سفلي ندخل منه الأفعى |
Göreneklerine göre Yahudiler, cesedin sadece kefenle gömüldüğü durumda ölümün dengeleneceği inancını taşırlar. | Open Subtitles | على حسب معتقدات اليهود, فإن الموت يجعل الناس سواسية, يتم دفن الجثة في كفن فقط. |
Evet, iyiyim. Dinle, uzay gemisi aslında bir cenaze taşıtı. | Open Subtitles | نعم بخير , لذا اسمعي السفينة الفضائية أنها كفن |