ve Hodges köpek kakası ile oynuyor ki Herkesin yapacak birşeyi var. | Open Subtitles | و هوديجز يلعب بمؤخرة الكلب, و بالتالي كلٌ لديه شيء ليفعله |
Buradaki Herkesin bir derdi var ama biz baş edebiliyoruz. | Open Subtitles | و من يهتم؟ ..كلٌ منا لديه آلام الكل هنا لديه آلام ، لكننا نتعامل معها |
Bence insanların toplumsal sorumluluklarına hitap etmek oldukça zor çünkü Herkesin karmaşık hayatları ve düşünmeleri gereken pek çok şey var. | Open Subtitles | أظن أن محاولة جذب الناس للمسئولية الاجتماعية صعبة للغاية لأن كلٌ بمشاكله ولديهم العديد ليقلقوا بشأنه |
her biri 45 kilo altın taşıyan 100 deve olduğu söyleniyor. | TED | قيل أن 100 جمل يحمل كلٌ منها 100 جنيه من الذهب. |
her biri güçlü vücutlarınızı yıkmak için yeterli elektrik voltuna sahip. | Open Subtitles | كلٌ من هذه الأسلاك يحمل كمية كهرباء كافية لتدمير أجسادكم القوية |
O kopyalar nasıl yaptınız? Hepsini ayrı ayrı tutuyorlar. | Open Subtitles | من أين حصلت عليهم، هم محفظون كلٌ على حدة |
Herkesin bir zaafı vardır. Ve zaaflar kullanılabilir. | Open Subtitles | لكن كلٌ له نقطة ضعف ويمكن استغلالها ضده |
Hadi ama, Herkesin bir tipi vardır. | Open Subtitles | هيَّا، كلٌ لديه نوع محدَّد |
Herkesin bir hobisi olmalı. | Open Subtitles | كلٌ شخصٍ يحتاج إلى هواية. |
Herkesin bir bakış açısı var. | Open Subtitles | لكن كلٌ له زلته |
Herkesin bir ilki vardır. - Biliyorum. | Open Subtitles | كلٌ مِنا حظي بمرة أولى. |
Herkesin bir fiyatı vardır. | Open Subtitles | كلٌ لدية ثمنة. |
Herkesin zevki kendine. | Open Subtitles | كلٌ لنفسه |
Dünya'nın yer kabuğu tektonik levhalar denen devasa, sivri uçlu kaya tabakalarından oluşur, her biri Dünya'nın mantosunun sıcak, kısmen erimiş katmanı üzerindedir. | TED | تتكون قشرة الأرض من العديد من ألواح الصخور الخشنة. تسمى الصّفائح التكتونية، تركب كلٌ منها على طبقة ساخنة، منصهرة جزئياً من وشاح الأرض. |
Resmi çerçeveleyen bu figürlerin her biri dehşet verici bir biçimde kapana kısılmış, bu da esere güçlü bir klostrofobi hissi veriyor. | TED | كلٌ من تلك الشخصيات داخل إطار اللوحة عالقة على نحو مريع، مما يعطي العمل شعور قوي برهاب الاحتجاز. |
her biri beslenebileceği farklı bir yer arar. | Open Subtitles | كلٌ منها تسعى إلى مكانة مختلفة من مصادر الغذاء |
İçimizde, ikimiz de birbirimize ait olduğumuzu biliyoruz ve ayrı kalmak beni mahvedecek ama kalede size daha çok yardımım dokunur. | Open Subtitles | داخلنا، كلانا نعرف بأنّنا نكون سوية وأن يكون كلٌ على حدة ذلك سيمزّقني إربا إربا لكن إستخدامي أكثر في القلعة |
Birlikte mi, yoksa ayrı arabalarla mı gelecekler, bilmiyoruz. | Open Subtitles | لا نعلم إن كانوا سيأتون سويًا أو كلٌ منهم في سيارة |