Fakat, hayatımın geri kalanında her gün bir bebek kurtarabilirdim. | Open Subtitles | ولكن يمكن أن أنقذ طفل رضيع كل يوم في حياتي |
Sadece orada çalışan işçi her gün pislik içinde, ...ağaçla. | Open Subtitles | فقط العامل يضع يديه كل يوم في التراب مع الشجره |
Onunla birlikte her gün sette olacağım onu yöneteceğim, onunla çalışacağım. | Open Subtitles | سألازمها كل يوم في موقع التصوير، في ترشيدها، في التعاون معها |
Sen Tanrı'nın her günü garda üstüne altın mı yağdırıyorlar sanıyorsun? | Open Subtitles | وانتي تستقلين القطار كل يوم في جراند سنترال وهم يرشّونك بالذهب؟ |
Gerçek şu ki kocamı, bu evliliğin hemen her günü paylaştım. | Open Subtitles | الحقيقة هي , أني قد شاركت زوجي كل يوم في زواجنا |
Sorumluluğun yok , yapman gereken şey yok , kimse hayatının her gününde berbat ensende dikilmiyor . | Open Subtitles | ليس لديك أيّة مسؤوليات أو إلتزامات لا أحد يزعجك كل يوم في حياتك |
Yani, kızınızın her gün sınıfta neden uyuyakaldığını bilmiyor musunuz? | Open Subtitles | ليس لديك ادنى فكرة لماذا تغفو كل يوم في الصف؟ |
her gün o acıyla yaşadım ben Dawson. Seni suçladım. | Open Subtitles | عشت مع الألم كل يوم في حياتي، وألومك على هذا |
Anne, ben her gün şehre işe saygı gördüğüm bir yere gidiyorum. | Open Subtitles | امي انا اذهب للمدينة للعمل كل يوم في عمل حيث يتم احترامي |
Mağazada her gün hayatlarını, hayallerini planlayan mutlu çiftler görüyordum. | Open Subtitles | رأيتهم كل يوم في المتجر زوجان سعيدان يخططان لحياتهم وأحلامهم |
Okulda her gün ya eziliyordum ya da görmezden geliniyordum. | Open Subtitles | كل يوم في المدرسة أنا كان يتعرض للمضايقات أو تجاهلها. |
Ama her gün arkadaşımda gördüğüm değişiklikler benim için yeterli bir kanıt. | Open Subtitles | ولكن التغييرات التي أراها كل يوم في صديقي هي دليل كافٍ عليّ. |
İlkokuldan Bayan Ethel J. Banks'i de gördüm her gün topuklu ayakkabılar ve inciler giyerdi. | TED | و رأيت السيدة إيثل ج. بانكس و التي كانت تتحلى باللآلئ و الكعب العالي في كل يوم في المدرسة الابتدائية. |
Şöyle ki, her gün tüm dünyadaki geri dönüşüm tesislerimizde insanların ürettiği yaklaşık 450.000 tonluk atığı elden geçiriyoruz. | TED | لأنه في كل يوم في محطات التدوير لدينا في جميع أنحاء العالم نتعامل مع نحو مليون رطل من الأشياء التي تخلص منها الناس |
her gün bunun gibi bir ameliyat odasında çalışıyor, hastanesinde güvenilemez ve açıkçası sağlıksız bir hale gelen aynı ekipman ile anestezi yapmaya ve diğerlerine nasıl yapılacağını öğretmeye çalışıyordu. | TED | ذهب للعمل كل يوم في مسرح عمليات مشابه لهذا، محاولا توفير التخدير، وتعليم الآخرين كيف يقومون بذلك باستخدام نفس الأداة أصبح ذلك غير جدير بالثقة وبصدق غير آمن، في مستشفاه. |
Bu ülkede her gün, yaklaşık 3 milyon hasta, yaklaşık 150 bin kliniğin bekleme salonunda sırasını bekliyor. | TED | هكذا كل يوم في هذا البلد ثلاثة ملايين مريض يمرون عبر حوالي 150،000غرفة انتظار في هذا البلد. |
Ve hafifçe ürküyor, biraz kafası karışık çünkü annesi ona sürekli güzel olduğunu söylemesine rağmen, okulda her gün, biri ona çirkin olduğunu söylüyor. | TED | و هي خائفة قليلة و محتارة لأنها بالرغم من أن والدتها تخبرها طوال الوقت أنها جميلة كل يوم في المدرسة، يخبرها أحدهم أنها قبيحة. |
Hayatının her günü, başka insanların oluşturduğu güç sistemleri içinde hareket ediyorsun. | TED | كل يوم في حياتكم، تتحركون خلال أنظمة سلطة صنعها أناس أخرون. |
Günahkâr, Tanrı uğruna haftanın her günü seninle savaşacağım! | Open Subtitles | ليس بعد الآن حسنا، أنت مخطيء سأحاربك كل يوم في الأسبوع في سبيل الله ومرتين يوم الأحد |
Ne de olsa haftanın her günü üzerimize nükleer bir bomba düşmüyor değil mi? | Open Subtitles | على كل حال، فلا تسقط علينا قنبلة نووية كل يوم في الأسبوع، صحيح؟ |
Sonra farkettim ki, o lanet adamın ismini hayatımın her gününde görmek zorunda kalacaktım. | Open Subtitles | ثمّ أدركت، أنني سأرى إسم .. ذلك الرجُل كل يوم في حياتي |
Bunu hergün Volkischer Beobachter'da okuyoruz. | Open Subtitles | لكن يمكنك قراءة ذلك كل يوم في الجريدة النازية |
her gece, yatarken kendinize şunu sormalısınız, | Open Subtitles | عليك أن تذهب للفراش كل يوم في الليل وتقول |