Ve çok korktum, arabayı kenara çektim. Oh. Artık korkmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | وخفت بشده , اضطررت للتوقف جانبًا لايجب عليك أن تخافي بعد الآن |
Mal çok. Hepsini bir seferde kullanmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لدينا الكثير لايجب عليك أن تتعاطيها كلها مرةً واحدة |
- Beni tanımıyorsun, anlatmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أوه، أنت بالكاد تَعْرفُني لايجب عليك أن تُخبرُني أيّ شئَ |
Chris, bu çok güzel ama bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | كريس , هذا رائع ولكن , لايجب عليك أن تفعل هذا |
Eğer istemiyorsan, bir şey söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تقول أي شي إذا لم تكن تريد التحدّث. |
Bu adamdan emir almak zorunda değilsin, Lawrence. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تأخذ الاوامر من هذا الرجل |
Ömrünün geri kalanında kuaförlük yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تبقى مصفف شعر لباقي حياتك |
Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تفعلى ذلك |
Bir şey yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تفعل أي شيء |
Biliyorsun, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تفعل هذا |
- Dediğini kabul etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تستمع إليه |
Yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لايجب عليك أن تفعلها |