İmtiyazlı bir hocayım, bu temel olarak şu demek; artık çalışmak zorunda değilim. | TED | أنا أستاذ مثبت، و هذا يعني ببساطة انه لا يجب علي أن أعمل بعد الآن. |
ve ben de ona ''Sorun değil, oluyor. Ama teşekkürler.'' dedim. Ve o anda şunu farkettim: Teyze ya da savunucu olmak zorunda değilim, | TED | وأدرك في تلك اللحظة أنه لا يجب علي أن أكون خالة أو محامية، يمكنني أن أكون كلاهما. |
Size açıklama yapmak zorunda değilim Albay. | Open Subtitles | لا يجب علي أن أشرح لك وجهة نظرى يا كولونيل |
Mastır diplomam ve 2 doktoram var. Bunu yapmak zorunda değilim. | Open Subtitles | عندي شهادة ماجستير و شهادتي دكتوراه في الفلسفة لا يجب علي أن أقوم بهذا |
Seni sevdiğimi yine söylemek zorunda değilim, değil mi? | Open Subtitles | لا يجب علي أن أقول لك أني واقعه في حبك مجددا ؟ |
O zaman, kendi mülkümdeyken aptal soruları cevaplamak zorunda değilim. | Open Subtitles | عندها لا يجب علي أن أُجيب على أسئلة غبيه بما أني في ممتلكاتي |
Seni bir daha dinlemek zorunda değilim. Nereden geldin sen? | Open Subtitles | لا يجب علي أن أستمع إليك ثانية من أين أتيت ؟ |
Sana açıklama yapmak zorunda değilim. | Open Subtitles | انا لست .. أتعلمين شئ ؟ لا يجب علي أن اشرح لك |
Çalıştığım insanlardan hoşlanmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لا يجب علي أن أحب الأشخاص الذين أعمل معهم |
Bu çocukla çıkmak zorunda değilim aslında. | Open Subtitles | تعلم , لا يجب علي أن أخرج مع هذا الرجل |
- Dediklerini yapmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لا يجب علي أن أفعل أي شيء مما تقول |
Biz boşandık! Seninle daha fazla ilgilenmek zorunda değilim! | Open Subtitles | - نحن مطلقان , لا يجب علي أن اعتني بها |
Burada bir anlayış ve dürüstlük var bir fikre adanmışlık var öyle ki mesleğe ilk başladığımda yapmak zorunda olduğumu düşünmediğim bir şekilde: Sınıftaki her konuşmayı ve karşılığı kontrol ederek. | TED | هنالك ثقة و تفاهم و إخلاص نحو مثال أعلى و هو أنه و ببساطة لا يجب علي أن أفعل ما كنت أعتقد واجبا علي كمدرس مبتدئ: التحكم في كل حديث داخل القسم. |