Söz veriyorum. Kilolu olmam, şeker hastası olduğum anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأن وزني زائد لا يعني ذلك أنني مريض بالسكر |
Bir cam parcasıyla cıktı diye sahtekarlık olmadıgı anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنّها خرجت بكأس، لا يعني ذلك سقوط تهمة النصب |
İnsanların bizi görmemesi illa yalan söyleyeceğimiz anlamına gelmez. | TED | فقط لأن الناس لا يستطيعون أن يرونا لا يعني ذلك أننا سنكذب بالضرورة. |
Fakat bir sistemin hasta olması öleceği anlamına gelmez. | TED | لكن، ولأن الجهاز واهنٌ لا يعني ذلك أنه يلفظ أنفاسه الأخيرة. |
Hiç sevgililer günü kartı almamış olabilirim ama bu demek değildir ki hiç göndermedim. | Open Subtitles | قد لا أكون تلقيت أي بطاقات لعيد الحب و لكن لا يعني ذلك أنني لم أرسل شيئا |
Bu senin için birsey ifade etmiyor fakat... bunu sadece bilmeni istedim. | Open Subtitles | قد لا يعني ذلك أيّ شيء لكنني أردتك أن تعرف بأيّة حال |
Ve henüz anlaşılmamış olması anlamayacağınız anlamına gelmez. | TED | وبسبب أنها لم تُحل بعد، لا يعني ذلك أنكم لن تستطيعوا حلها. |
Bir şeyin okunabilir olması iletişim sağlayabildiği anlamına gelmez. | TED | فقط لأن شيئا ما مقروءاَ وواضحا لا يعني ذلك أنه يحقق التواصل. |
Bir kano görmüş olmamız istilacıların geldiği anlamına gelmez. | Open Subtitles | لرؤيتنا لزورق واحد لا يعني ذلك أن غزاة قد أتوا |
- Evet. - Onun ibne olması... piç olması anlamına gelmez. | Open Subtitles | أجل - فقط لأنّه شاذ لا يعني ذلك أنّه أحمق - |
Mulder, bu senin kuramını öylece kabul edeceğim anlamına gelmez. | Open Subtitles | مولدر، الذي لا يعني ذلك أنا يمكن أن فقط أقبل نظريتك. |
Sırf bebek yapabiliyorsun diye bu yapman anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنـه يمكنك إنجاب صغير لا يعني ذلك أنه يتوجب عليك |
Yani, sırf senden başarılı olması mutlu olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | أعني فقط لأنهـا أكثر نجاحـا منكِ لا يعني ذلك أنهـا سعيدة |
Bu odadan ışınlanamıyorum diye bu yürüyerek çıkamam anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنني لا أستطيع نقل نفسي خارج هذه الغرفة لا يعني ذلك بأنني لاأستطيع المشي إلى الخارج |
Bu, Dünya'yı zorladığımız hızlı değişikliklerin sorun olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | لا يعني ذلك أن التغيّرات السريعة التي نلقيها على كاهل الأرض لا تهمّ. |
Sırf eski kız arkadaşının eski eşyaları hala sende var olması bu ona aşık olduğunun anlamına gelmez. | Open Subtitles | أحتفاظك بأغراض أعطتك إياها صديقتك السابقة لا يعني ذلك بأنك لا زلت متعلقاً بها |
Evlat, koca bir kartopunun içinde sıkışmamız nezaketimizden uzaklaşacağız anlamına gelmez. | Open Subtitles | بني, فقط لأننا محتجزين في هذه الكره الضخمه من الجليد ـ ـ لا يعني ذلك بأننا يجب أن نتخلى عن أساسيات الأدب |
Uh, Dave, dinle. Hoş yeni kat boya, arabanın yeni olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | و جود الطلاء الجميل, لا يعني ذلك ان السيارة نظيفة |
Evet kusursuz olmayabilir ama bu demek değildir ki harika olamaz. Tamam mı? | Open Subtitles | لكن لا يعني ذلك أنّه لا يمكن أن يكون رائعاً. |
- Yumurtalıklarımın da hoşuna gider ama bu demek değildir ki mezarlıkta onları dışarı çıkarabilirim. | Open Subtitles | - ,و كذلك تحبه خصيتاي لا يعني ذلك أني سأخرجهم عند المقابر |
- Çünkü eğer beni sevdiyse ve zamanının bir dakikasını bile bana ayırmadıysa o zaman sevgisi hiçbir şey ifade etmiyor ve ben bu sevgiyi istemiyorum. | Open Subtitles | - لأن لو استطاع أن يحبّني - بدون أن يعطيني دقيقةً واحدة من وقته عندها لا يعني ذلك الحب شيئاً ولا أريد هكذا حب |