Bu adam birine işkence etmek istiyorsa, ben kurban edilmeye hazırım. | Open Subtitles | لو أنه هنا لتعذيب أي شخص سأكون سعيدة بالعودة للكرسي الكهربائي |
Bunun için buradaki her kadına işkence etmem gerekse bile yaparım. | Open Subtitles | حتى لو أضطرني ذلك لتعذيب جميع النساء الموجودات هنا سأقوم بذلك |
Bir çok politikacı hala bu işkence tekniğinin etkilerini tartışıyor... | Open Subtitles | مازال العديد من الساسة يستخدمون هذه الطريقة كأسلوب لتعذيب سجنائهم |
Pötikareli önlüğün, erkeklere eziyet çektirmek için kadınların icat ettiği en büyük tahrik unsuru olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول إن المئزر القطني هو أروع أدات إغراء إخترعتها النساء لتعذيب الرجال |
Çünkü bunun işe yarar bir tarafı yoksa House'un işkencesine malzeme olmak istemiyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أريد الخضوع لتعذيب (هاوس) إن لم تكن هناك ميزة |
Hakan'a karşı gelenlerin işkence görmüş vücutlarına bakarsan isyan etmenin ne olduğunu anlarsın. | Open Subtitles | عندما تنظرى لتعذيب هؤلاء الذين وقفوا ضد الخان ستعرفين ماذا يعني التمرد |
Ama şu insana işkence yapma dürtüsü, kurtulmayı başaramadığım tek şey. | Open Subtitles | لكن هذا الاستحثاث لتعذيب إنسان، هذا هو الشيء الوحيد الذي لم أتمكن من التخلص منه |
Elektriği keşfetti ve onu küçük hayvanlar ve yeşil dağ adamlarına işkence etmekte kullandı. | Open Subtitles | فقد اكتشف الكهرباء واستخدمها لتعذيب الحيوانات الصغيرة ورجال الجبال الخضر |
Son 8 saati bu adama işkence ederek geçirdin. | Open Subtitles | قضيتي الثماني الساعات الاخري لتعذيب هذا الرجل |
Bir şüpheliye işkence edip sorgulanamayacak hale soktuğun için tutuklanmanı önereceğim. | Open Subtitles | وسأوصي بأن تعتقل لتعذيب مشتبه به وجعله غير قابل للاستجواب |
Ama büyük ağabeylerimiz de biz onların esiriyken bize aynı şeyleri yaptılar, yani şimdi bizim işkence etme sıramız. | Open Subtitles | ــ نحن كذلك لكن الاخوة الأكبر فعلوا هذا بنا عندما انضمامنا الى الأخوية لذا حان الآن دورنا لتعذيب أحد ما |
Bu yazılar, ölüler ve ölülerden sorumlu tanrılar, yaşayan insanlara işkence yapsınlar diye onları çağırma niyetiyle yazılmış sihirli büyülerdir. | Open Subtitles | منقوش عليها تعاويذ سحرية مصممه لكي تنادي الموتى والألهه المسئوله عن الموتى, في الأساس لتعذيب الناس اللذين ظلوا أحياءً |
Bataklık cesetlerinde ölümden önce işkence ayinlerinin izlerine rastlanır. | Open Subtitles | جثث المستنقعات في أحياناً تظهر علامات لتعذيب شعائري قبل الموت |
Otel işkence yapmak için iyi bir yer değil, etrafta çok fazla insan olur. | Open Subtitles | الفندق ليس مكاناً لتعذيب رجل، يكون هنالك الكثير من الناس. |
Max, bu adama işkence için ne kullanmışlar? | Open Subtitles | ماكس, مالذي يستخدمونه لتعذيب هاذا الرجل؟ |
Baksana kendilerine radyoaktivite veren işkence aletlerini nasıl da kullanıyorlar. | Open Subtitles | أترى كيف يستخدمون أجهزة التعذيب تلك لتعذيب أنفسهم بقوة بالإشعاعات ؟ |
Lanet sana ne kadar çok işkence etmiş. | Open Subtitles | لا يمكن لتعذيب الملعون أن يكون أسوء من هذا |
Ama ben kişisel trajedilerimi beni kızdıran herkese işkence etmek için bahane olarak kullanmıyorum. | Open Subtitles | لكنّي لا أتّخذ من مآسيّ الشخصيّة عذرًا لتعذيب من يغضبونني. |
Onlar insanlara eziyet eden akrep iğneleri gibiydiler | Open Subtitles | وقد اُعطوا إبرّ مثلها مثل العقارب لتعذيب الناس |
Küçük hayvanlara eziyet etmek için arzu duyuyordum. | Open Subtitles | هذه الرغبة التي لا يمكن السيطرة عليها لتعذيب الحيوانات الصغيرة |
Çünkü bunun işe yarar bir tarafı yoksa House'un işkencesine malzeme olmak istemiyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أريد الخضوع لتعذيب (هاوس) إن لم تكن هناك ميزة |