Soğuk Savaş döneminde "Rus Casus Şifreleri"ni çözmek için kullanılıyordu. | Open Subtitles | أُستعملت في الستينيات لحلّ رمز جاسوس روسي خلال الحرب الباردة. |
Bir sorunu çözmek için tutulduk ki çözdük, tıpkı profesyoneller gibi ki öyleyiz. | Open Subtitles | لقد تمّ التعاقد معنا لحلّ مُشكلة، وهو ما فعلناه، كالمُحترفين، ونحن كذلك بالفعل. |
Belli ki bunu çözmenin tek bir mantıklı yolu var. | Open Subtitles | من الواضح أنّ هناك طريقة عاقلة واحدة لحلّ هذا الأمر. |
Bu yüzden size Ella'yı anlattım, çünkü ben ilişkileri bu zorlu sorunların bazılarını çözmeye sahip kritik bir kaynak olduğunu düşünüyorum. | TED | اذن أنا أخبركم عن إيلّا لأنني أعتقد أن العلاقات هي مصدر حاسم لدينا لحلّ بعض هذه المشاكل المستعصية. |
Çünkü bazen bildiğim tek çözüm yolu bu oluyor. | Open Subtitles | لأنّه الوسيلة الوحيدة التي أعرفها لحلّ مشكلة ما أحيانًا |
30 yılda yurt çapında cinayetleri çözme oranı % 80'den % 60'a düştü. | Open Subtitles | خلال 30 سنة، إنخفض المعدل الوطني لحلّ الجرائم من 80 إلى 60 بالمئة. |
İhtiyacım olan şey bu. Bu sorunu çözmek için nasıl bir teknoloji mevcut? | TED | هذا ما أحتاجه، ما التكنولوجيا المتاحة لحلّ هذه المشكلة؟ |
Güçlükleri çözmek için şiddete başvurmakta senin gibi sabırsızlanan çok insan yoktur. | Open Subtitles | ليس الجميع متحمّساً للجوء إلى العنف لحلّ صعوبات الحياة |
Fizyolojik dejenerasyonumuzu çözmek için yaptığımız son deneme bizi sürekli gelişen bir hastalığa maruz bıraktı. | Open Subtitles | المحاولة الأخيرة لحلّ تحللنا الجسدي تسببت لنا جميعاً في مرض سريع التطور |
Çağlar boyunca her türlü problemi çözmek için kullanılageldi. | Open Subtitles | تمّ استعماله على مرّ العصور لحلّ جميع أنواع المشاكل |
Robin, kuzeninin düğününe gitti bunu çözmek için yalnızca bir kaç günüm var. | Open Subtitles | -أجل و"روبن"ذهبتلزفافقريبتها.. لذا ، أمامي يومان فقط للتوصل لحلّ هل أنا شاذّة الآن؟ |
Sizi tutuklama ve meseleyi çözmek için sorguya çekme emir aldık. | Open Subtitles | ولدينا تعليمات باعتقالك واستجوابك لحلّ هذه المسألة |
Ve eğer benim eğitmenimin bana öğrettiği bir şey varsa o da bazen bir vakayı çözmenin en iyi yolunun bir mola vermek olduğudur. | Open Subtitles | وإذا كان هناك شيء قام مدرّبي الضابط بتعليمي إيّاه أنّه في بعض الأحيان أفضل طريقة لحلّ قضيّة هو بأخذ إستراحة |
Hep sorunlarımızı çözmenin daha iyi yolları olduğuna inandım. | Open Subtitles | لطالما آمنت بوجود طرق أفضل بكثير لحلّ مشاكلنا. |
Bir problemi çözmenin ilk adımı bir problem olduğunu kabul etmektir. | TED | الخطوة الأولى لحلّ أي مشكلة هي إدراكه أولا . |
Bu sorunu çözmeye çalışmak için bir şeyler yapılması gerektiğine örnek teşkil ediyor. | Open Subtitles | هذا سببٌ آخر على ضرورة فعل شيء لحلّ هذه المشكلة |
Cantor'un açığa çıkardığı paradoksu çözmeye çalışmak için katılmıştı. | Open Subtitles | في محاولة لحلّ التناقضات التي لم يكشفها "كانتور". |
Uzun uzun düşündükten sonra bu vakanın çözüm anahtarının Dvd'deki hikayeyi çözmekte yattığını fark ettim. | Open Subtitles | بعد الكثير من التفكير، أدركتُ أنّ المُفتاح لحلّ هذا هُو معرفة القصّة على القرص الرقمي. |
Eğer müsaade edersen eve gidip suç çözme kariyerimin en hayal kırıklığı yaşatan günün içinde yuvarlanmak istiyorum. | Open Subtitles | لو عذرتِني الآن، سأعود إلى المنزل للإنغماس فيما قد يكون أكثر يومٍ مُخيّب للآمال في مسيرتي لحلّ الجرائم. |
Tek bildiğim bu davayı çözmem gerek. | Open Subtitles | أنا فقط أعرف بأنّني أحتاج لحلّ هذا. وأنا أقدّر مساعدتك. |
Benim taytlı ve maskeli bir adamın yerine sorununu çözecek yüze tane adamım var. | Open Subtitles | لدي مئات الرّجال لحلّ أي مشكلة، وليس هذا المهرّج. |
Ajanların açısından bakabilsek, belki de bu işi çözeriz. | Open Subtitles | حسناً، لو عرفنا معزى تحقيق الفيدراليين، فسيكون لدينا مجال لحلّ هذه القضيّة. |
İşin yüzünden, amcanın işi yüzünden silahlarla birlikte yaşamanız, anlaşmazlıkları şiddet kullanarak çözmeniz. | Open Subtitles | الوصول السهل للأسلحة إستخدام العنف لحلّ النزاعات بسبب طبيعة عملك طبيعة عمل عمّك |