Ryan gibi ailesine asla sırtını dönemeyecek birini bulduğun için çok şanslısın. | Open Subtitles | انتِ محظوظة لأن رايان من النوع الذي لا يعطي ظهره لعائلته ابداً |
"Hiçbir işe yaramayan damadım ailesine ev alacak parayı bile bulamadı." | Open Subtitles | زوج ابنتي السيء لم يتمكن من تحمّل اعباء شراء منزل لعائلته |
"Adam kim bilmiyorum ama ailesine baş sağlığı dileklerimi iletiyorum." | Open Subtitles | لم اعلم من كان هذا الرجل ولكن اقدم تعازيي لعائلته |
ailesi huzurlu bir zaman geçiriyordu ve hem onun doğduğuna seviniyor hem de öleceği için yastaydılar. | TED | كان لعائلته مكانًا هادئًا آمنًا حيثُ احتلفت عائلته بحياته وحزنت لموته. |
Cocuk, ailesi icin onemli birisi oldugunu kesfeder etmez, kendisini gelistirmek icin yeni yollar aramaya baslar, kendisi ve cevresi icin daha iyi olani umud eder. | TED | وعندما يكتشف الطفل بأنه مهم لعائلته, يبدأ للبحث عن طرق جديدة لتحسين نفسه ويبدأ بتمنى الخير لنفسه ولمجتمعه. |
Ne zaman iş ailesini korumaya gelse ne gerekirse yapardı. | Open Subtitles | لإنه عندما يتعلق الأمر بالتوفير لعائلته فسيفعل ما يتطلبه الأمر |
Son talk şova çıktığında ailesinin başına gelenleri düşünürsek normal. | Open Subtitles | أتخيّل ذلك ، بالنظر لما حدث لعائلته بعد ظهوره الأخير في برنامج حواري |
Sırt ağrısı nedeniyle sadece yarı zamanlı iş bulabiliyordu, ve bu yüzden masaya yemek koyacak ve ailesine bakacak kadar yeterince para kazanamıyordu. | TED | ولم يستطع الحصول الا على عمل بدوام جزئي بسبب اعاقته ولم يكن قادراً على توفير الطعام الكافي لعائلته ولا الاهتمام بها |
Biraz para verdiler, kendisine yeni kıyafetler alması, arkada kalan ailesine, evine göndermesi için. | TED | لقد تلقّى بعض الأموال ليشتري بها ملابس جديدة لنفسه، أموالا ليرسلها لعائلته. |
Buradan ayrıldığında bu çiftlik ailesine aitti. | Open Subtitles | عندما ترك هذا المكان كانت المزرعة ملكا لعائلته |
Hırsızlığa başlandığı an erkek olunur üstelik çaldığı parayı ailesine harcamamış. | Open Subtitles | كانت لديه رغبات الرجل عندما نهب المتجر ولم ينفق النقود التي سرقها لشراء الطعام لعائلته |
Bir mahkum öldüğü zaman ailesine güzel görünmesi için onu güzelleştirmeye çalışmıyoruz. | Open Subtitles | عندما يتوفى سجين , إنها ليسة مهمتنا نجلعة يبدو جيداً مرة أخرى لعائلته |
Kaptanımız ailesine, yaptıkları tasarrufları nasıl değerlendirdiğini anlatacak. | Open Subtitles | على الكابتن الآن أن يشرح لعائلته ماذا حصل لمدخراتهم |
Pazar yemeğinde ailesine ne diyeceğim? | Open Subtitles | لا أعرف ماذا سأقول لعائلته خلال غداء الأحد |
Ama tüm bunların yanında, ailesine sadıktı. | Open Subtitles | و لكن فوق كل ذلك فقد كان متفانيا لعائلته |
ailesi 100 yıldan beri bu çiftlikte. | Open Subtitles | كانت المزرعة لعائلته منذ أكثر من مائة عام |
Ama, ailesi için bir sürü fedekarlık yaptı... ve bir sürü hayali bıraktı. | Open Subtitles | لكنّه يقدم العديد من التضحيات لعائلته ويضع جانبا العديد من الأحلأم |
Onun ailesi, senin ailen... Kes şu ağlamayı. | Open Subtitles | فلدى بعض منه لعائلته وعائلتك توقفى عن البكاء |
Ama sorunlarını ailesini öldürerek çözmedi. | Open Subtitles | و من ليس لديه ؟ لكنه لم يصلحها , بقتله لعائلته |
Kilisesine bağlı, ailesini seven, ve işine sadık biriydi. | Open Subtitles | وفى ولائه للكنيسة وحبه لعائلته وحبه لعمله فى الشرطه |
Onu ailesinin iyiliği ve güvenliğini sağlamak konusunda etkileyin. | Open Subtitles | أثر عليه بأننا قلقون حول سلامته والرفاهية التي ستكون لعائلته |
Alışkanlık. ailesinin, kötü bir sürprizle karşılaşmasını istemem. | Open Subtitles | عادة القوة، لم أرد لعائلته مفاجأة غير سارة |
Şu gördüğün adam aile fertlerini yemek masasında bir araya getirmeyi bile başaramadı. | Open Subtitles | هذا الرجل لا يستطيع حتى أن يحصل لعائلته على وجبة عشاء لأكلها سوياً |
Ölüm tehditleri aldı ve sürekli ailesiyle birlikte taşınmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | وتلقى تهديدات بالموت واجبر على الارتحال الدائم لعائلته |