ama bu Reddit'le ilgili değil. Aslında bu kambur balinalar ile ilgili. | TED | لكن الأمر ليس حول ريديت نفسه. أنه في الواقع حول الحيتان الحدباء. |
Ben, ben nasıl bildiğimi söyleyemem ama bu çok ciddi. | Open Subtitles | لا أستطيع لا أستطيع إخبارك كيف أعلم لكن الأمر جاد |
ama bu durum farklı. Ailemizin senin için öncelikli olduğunu bilmem gerek. | Open Subtitles | لكن الأمر مُختلف الآن أعني، أريد التأكد أن عائلتنا تأتي في المقدمة |
fakat bu 9 yaşındaki ben için çok heyecanlı bir fırsattı. | TED | لكن الأمر كان فكرة مثيرة بالنسبة لطفلة في التاسعة من عمرها. |
Bu daha iyi. Ve elbette, prensipte, üç, dört ve daha fazla adımda düşünülebilir, ama işler zorlaşmaya başlar. | TED | هذا أفضل. و بالطّبع، مبدئيّا، يمكنكن أن تتقدّم 3 أو 4 خطوات أو أكثر، لكن الأمر يزداد صعوبة. |
Çok karmaşık işlemler yapıyor, ve bunlara girmeye zamanım yok, ama bu dişinin büyüleyici yönü şu ki, hata yapmayı sevmiyor. | TED | إنها تقوم بمهام معقدة جداً، وليس لدي وقتا للقيام بها، لكن الأمر المدهش عن هذه الأنثى هو أنها لا تحب الوقوع في الأخطاء. |
ama bu sadece odalarında oturup problemlerle uğraşan öğrencilerle ilgili değil. | TED | لكن الأمر ليس فقط حول طلاب يجلسون وحيدين في غرفة المعيشة يحلون المسائل. |
ama bu biz vatandaşların, ikamet edenlerin, temsilcilerin seçilmiş yetkililere verdikleri sözleri tutmalarını sağlamasına bağlı. | TED | لكن الأمر بأيدينا كمواطنين، ومقيمين ومتعهدين لمطالبة ممثلين الشعب المنتخبين بالوفاء بوعودهم. |
Bu kritik problemlerin, zaten kutuplaşmış Mısır toplumuna etkisine şahidim ama bu sadece Mısır ile alakalı değil. | TED | لقد شهدت كيف ساهمت هذه التحديات الخطيرة في استقطاب المجتمع المصري المُستقطب في الأصل، لكن الأمر ليس فقط حول مصر. |
ama bu veriler onları umut ettikleri gibi istisnai bir sonuca götürmedi. | TED | لكن الأمر لم يؤدي بهم حيث النتائج الاستثنائية التي كانوا يتوخونها. |
ama bu sadece kendinizi tüketmekle ilgili değil. | TED | لكن الأمر لا يقتصر فقط على ما تستهلكه بنفسك. |
ama bu yuvalar benim için büyüleyiciydi çünkü bir nevi şu zarif İtalyan kapak içi yapraklarına bakıyor gibi oluyordum. | TED | لكن الأمر كان مدهشا بالنسبة لي. لأنني كنت أنظر إلى أوراق الكتب الإيطالية الرفيعة تلك. |
ama bu izlemenin de ötesine gidiyor, çünkü bu programın bir parçası da kampanya yapmak. | TED | لكن الأمر يتخطى المتابعة ، لأن هناك أيضا جزء الحملة الانتخابية |
ama bu Reddit'le ilgili değil. Bu web'de ortaya çıkan yeni şeyleri keşfetmekle ilgili. | TED | لكن الأمر ليس حول ريديت. الأمر في الواقع حول إستكشاف أشياء جديدة تظهر على الويب. |
Sürdürülebilir konutlar çoğunlukla zenginlik ve varlıkla ilişkilendiriliyor. fakat bu sefer öyle olmayacak. | TED | غالبا ما يرتبط السكن المستدام مع الثروة والغنى، لكن الأمر لا يجب أن يكون كذلك. |
ama işler bu şekilde yürümüyor. Her öldürmende mühlet yeniden başlar. | Open Subtitles | لكن الأمر ليس هكذا ، بكل مرة تقتلين بها ، يبدأ المؤقت بالعدّ التنازلى من جديد. |
Ama çok acil. Perşembeye istiyorlar resimleri. | Open Subtitles | لكن الأمر عاجل يريدون الصور بحلول يوم الخميس |
Evet, onu anlayabiliyorum ama mesele şu ki bunu birçok kaynaktan aldık. | Open Subtitles | نعم, أرى ذلك لكن الأمر هو لقد حصلنا عليه من مصادر عدة |
Ama olay robotun neyin yerini aldığı değil. | TED | لكن الأمر لايقتصر على ما الذي تحل الروبوتات مكانه. |
Şehre gelip sizi ziyaret etmeliydim Ama durum aynı değil. | Open Subtitles | يتسنى لي رؤيتكم يارفاق حين أزور اليابسة لكن الأمر مختلف |
Bunu, aslında, daha önce söylerdim ama, her şey çok ani oldu. | Open Subtitles | كُنت أود إخبارك بهذا سابقًا، لكن الأمر حدث فجأة |
Bir yanlışlık olduğunu düşündüler, ancak bu durum 3 ay boyunca sürdü | TED | واعتقدوا أن تلك كانت حالة شاذة، لكن الأمر تكرر لثلاثة شهور متتالية. |
Bu doğru. Ama iş bundan da derine gidiyor. | TED | وهذا صحيح. لكن الأمر يتعدى ذلك الى العمق. |
Ama daha önemlisi, bu araştırma insanlara, bu seçimleri yapmanın ne kadar zor olduğunu ve yasal düzenlemelerin, imkânsız seçimler ile çevrelendiğini hatırlatıyor. | TED | لكن الأمر الأهم، يساعد هذا التمرين الناس على التعرف على صعوبة اتخاذ هذه الاختيارات وأن أمام واضعي القوانين مهمة صعبة ذات اختيارات مستحيلة. |
Biliyorsun ben, uh... son çizdiğin için teşekkür ederim ama sorun şu ki yine yardımına ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنت تعلم , أنا أردت أن أشكرك على تلك الرسمة لكن الأمر هو |
fakat konu o kadar da basit değildi. Çünkü ünitten taburcu olduğum zaman hiç bir işe yaramıyordum. | TED | لكن الأمر لم يكن بهذه البساطة. لأنه عند وقت خروجى من هذه الوحدة، لم أكن أصلح للعمل مطلقا. |