Ama bütün bunlar sana delice aşık olmamın yanında solda sıfır. | Open Subtitles | لكن كل هذا أمر ثانوي بالنسبة لحقيقة أنني متيم بكِ كلياً |
Gözlüklerini çıkarıyor, kameraya doğru dönüyor, Ama bütün bunlar metinde oluyor. | TED | هو دائماً يخلع نظاراته الشمسية او يتوجه للكاميرا لكن كل هذا يحدث في النص |
Ama bunların hepsi yarın sona erecek, tabii bana katili getirmezseniz. | Open Subtitles | لكن كل هذا سيزول غدا ماعدا لو جلبتم لي مطلق النار |
Ama bunların hepsi, kendisine neden yerçekim alanı yönünde oluyor. | Open Subtitles | لكن كل هذا يحدث فى مجال جاذبية الفجوة التى تسبب هذا التأثير |
Ama tüm bunlar onu gördüğümde hissettiğimle karşılaştırılamaz. | Open Subtitles | لكن كل هذا كان لاشيئ بالمقارنة بما شعرت به عندما رأيته |
Fakat her şey değişti, şimdi temiz ve ayık bir haldeyim. | Open Subtitles | لكن كل هذا تغير الآن حيث أنى نظيف ومستفيق |
İnanmayacaksın ama buradakilerin hepsi senin için. | Open Subtitles | ربما تجد هذا صعب التصديق لكن كل هذا لك. |
Tüm bunların çabuk olduğunu biliyorum ama hepsi numara sonuçta. | Open Subtitles | أعلم أننا نطور علاقتنا سريعاً، لكن كل هذا محض تمثيلية |
Efendim. Sormamın sakıncası yoksa... Afedersiniz, tüm bunlar biraz yeni de. | Open Subtitles | سيدي، لو لم تمانع سؤالي، آسفة، لكن كل هذا جديد عليّ |
Bu kadar kafam karışık konuştuğum için bağışlayın Ama bütün bunlar birden beni çarptı. | Open Subtitles | اعذرني على حديثي في مثل هذا الأسلوب المرتبك لكن كل هذا داهمني فجأة |
Ama bütün bunlar küçük adam sayesinde değişti. | Open Subtitles | لكن كل هذا تغير بفضلك, أيها الرجل الصغير. |
Ama bütün bunlar suyun içinde halledilmelidir. | Open Subtitles | لكن كل هذا يجب أن يحدث فى الماء |
Ama bütün bunlar canımı sıkıyor. | Open Subtitles | لكن كل هذا يتسبب لي بصدمة كبيرة |
O sıralarda, 20 yerde vardı, 10 tane de Savunma Bakanlığı'nda kurulmuştu Ama bunların hepsi eski teknoloji oldu. | Open Subtitles | من هذا، في ذلك الوقت، كان هناك 20 موقع. هناك 10 في منشآت وزارة الدفاع، لكن كل هذا قديم، توسعنا بشكل كبير من حينها. |
Ama bunların hepsi, burada Washington'da yaptıklarımın yanında hiçbir şey kalıyor. | Open Subtitles | لكن كل هذا لا يعتبر شيء مقارنة بالأشياء التي نجحت بفعلها هنا في "واشنطن" |
Ama bunların hepsi bana palavra gibi geliyor. | Open Subtitles | لكن كل هذا يبدو هراءاً لي |
Ama bunların hepsi yalnızca benim hakkımda değil. | Open Subtitles | و لكن كل هذا لا يتعلق بي فقط |
Ama tüm bunlar bizi başka birine daha bağlıyor. Sevdiğim birine. Bana ihtiyacı olan birine. | Open Subtitles | لكن كل هذا يربطنا بشخص ما، شخص أحبّه، شخص يحتاجني. |
Dünya'nın en iyi babası değilim belki Ama tüm bunlar gözlerimi açtı. Oğlumu seviyorum. | Open Subtitles | لكن كل هذا فتح عيناي أنا أحب ابني |
Ama tüm bunlar çok hızlı gelişti. | Open Subtitles | لكن كل هذا حصل بسرعة كبيرة لست جاهزة |
- Fakat her şey nefesini ne kadar uzun tutabileceğine bağlı. | Open Subtitles | لكن كل هذا يتوقف على مدى فترة طويلة يمكنك نستغرق. |
Fakat her şey değişmek üzereydi. | Open Subtitles | لكن كل هذا كان على وشك التغيّر. |
Inanmayacaksin ama buradakilerin hepsi senin için. | Open Subtitles | ربما تجد هذا صعب التصديق لكن كل هذا لك. |
Tüm bu şeyleri inanmak için yaptılar ama hepsi de uydurmaca. | Open Subtitles | إنّهم يختلقون كل هذه الأشياء ليصدّقوا, لكن كل هذا تصنّع. |
Efendim. Sormamın sakıncası yoksa... Afedersiniz, tüm bunlar biraz yeni de. | Open Subtitles | سيدي، لو لم تمانع سؤالي، آسفة، لكن كل هذا جديد عليّ |