Bizim ihtiyar, fabrikadaki bazı siyah işçileri organize ederek yerel elemanları kızdırıyor. | Open Subtitles | عجوزي أغضب السلطات المحلية بمحاولته أن ينظم بحزب للسود في هذا المصنع |
Daha da önemlisi, gerçekten siyah kadınlara özel hamilelik testi mi satıyorlar? | Open Subtitles | و أكثر أهميه هل يقومون بكل جدية بتسويق إختبار حمل للسود ؟ |
Bu birçok yönden, ABD'deki Siyahi sivil hak hareketinin zirve noktasıydı. | TED | وبطرق كثيرة، كانت هذه النقطة الفاصلة في تاريخ حركة الحقوق المدنية للسود في الولايات المتحدة الأمريكية. |
siyahların gördüğü en iyi örgüttük ama Zenciler yıktı. | Open Subtitles | كان لدينا أفضل منظمة للسود على الإطلاق الزنوج دمروها |
Şimdi, kitabın bu bölümüne tablolardaki Siyahi tasvirleri ve ressam Siyahlar örneklerle tıkıştırılmıştı. | TED | وهذا ما كان يملأ القسم كان ذاك تمثيلاً للسود بالرسم والناس السود الذين رسموا. |
Buna zenci ateşleyicisi denilmeli o orospu çocuğunun bu işi halletmesinden sonra. | Open Subtitles | عليهم أن يطلقوا عليه لقب المحب للسود لكون تعاملهُ وكأنهُ شخص أسود. |
Plak şirketleri zencilere sağlık güvencesi sağlıyor. | Open Subtitles | أقول لك شركات الأسطوانات تقدم للسود المنافع التي يحتاجونها |
siyah bir doktor tarafından yönetilen, siyah insanlar tarafından çekip çevrilen, siyah insanlar için bir klinik. | Open Subtitles | عيادة للسود طاقمها من السود تتم إدارتها بواسطة دكتورة سوداء |
Yahudiler siyah insanları ekonomik ve sivil yönden her fırsatta ezen Yahudiler Hz. | Open Subtitles | ، و اليهود المستغلين للسود ... و لا أعلم إلى متى سيستمر ذلك |
siyah çocuklar için yapılacak bir okula yardım topluyordu aynı zamanda da hayat hikayesini yazmakla meşguldü. | Open Subtitles | كان يجمع المال من اجل بناء مدرسة للسود ومن أجل كتابة سيرته حياته |
- zenci şarkısı söylemek istiyoruz. - Ulusal siyah şarkısı. | Open Subtitles | نحب أن نغني أغاني السود الأغنية القومية للسود |
siyah insanlara nasıl örnek olabilirsin daha kendine örnek aldığın birisi yokken? | Open Subtitles | كيف ستكون قدوة للسود بينما لم يكن لديك واحد؟ |
Siyahi hastalar sadece onlar için üretilen ilaçları kullanırken temkinli davranıyorlardı. | TED | لأن المرضى السود كانوا حذرين لسبب واضح من استخدام أدوية مخصصة فقط للسود. |
Sohbet, dükkân konuşması, görüşme... Siyahi bir berber dükkânının nitelikleri. | TED | الحديث وحديث الصالون والمحادثات، هي ما تشكل جوهر صالون الحلاقة للسود. |
Ama sadece bir tane Kardeşlik Projesi varken, sağlık ve saç kesiminin kesiştiği yerde etkili olabilecek binlerce Siyahi berber var. | TED | لكن بينما يوجد هناك مشروع مجتمع واحد، هناك الآلاف من صالونات الحلاقة للسود حيث يمكن استثمار ملتقى الصحة وقص الشعر. |
Tabii, şehrin öteki ucuna gidip kızı siyahların mahallesinde arayacaklar. | Open Subtitles | أجل , و سيتوجهون عبر المدينة لمحاولة إيجادها في حيّ للسود |
Geldiğim yerde siyahların kullandığı yüzme havuzu yoktu pek. | Open Subtitles | لم تكن هناك الكثير من برك السباحة للسود من حيث أتيت. |
Siyahlar sokaklarda evraksız dolaşamaz. Bir avukat olarak bunu bilmeliydiniz. | Open Subtitles | . غير مسموح للسود بالتنقل في الشارع دون جواز بصفتكِ مُحامية تعرفين ذلك |
Bu sadece koçun kazanmayı zencilere olan nefretinden daha çok sevdiği anlamına gelir. | Open Subtitles | للمعلومات فقط، المدرب يحب الفوز أكثر من كرهه للسود |
zencilerin kotilyon dansı var, Meksikalıların da. | Open Subtitles | أتعلمين أنه هنالك حفلات للسود حفلات للمكسيكيين |
1877'den 1950'ye siyahiler üzerinde en az 4400 belgelenmiş linç girişimi oldu, ABD içinde. | TED | من 1877 إلى 1950 كان هنالك على الأقل 4.400 إعدام عرقي موثق للسود في الولايات المتحدة |
25 bölümün neredeyse her birinde beni fazlasıyla etkileyen, ırkçılığın Siyahilerin sağlığına zarar verdiğinin söylenmesiydi. | TED | وذهلت من أن كل واحد تقريبًا من ال 25 فصلاً تنص على أن التمييز العنصري كان عاملا في تدهور الصحة العامة للسود. |