Dokunmak güvenlidir ama mideye giderse bir atı bile devirebilir. | Open Subtitles | لمسه آمن ، لكن إذا تناولها، يكفي أن يسقط الحصان. |
Fakat, eğer görülme ihtimali varsa, en iyisi, insanların Dokunmak istemeyecekleri bir şeymiş gibi cihazı yerleştirmektir | Open Subtitles | ولكن عندما يكون هنالك احتمال لكشفها فمن الأفضل أن تجعلها تشبه شئ لا يريد الناس لمسه |
Antwan sadece sıkmak içim elime dokundu. O da düğünümde. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لمسه انطوان هو يدي عندما صافحني في زواجي |
- Sen, hastanın burada geçtiği veya dokunduğu her yeri silmeye başla. | Open Subtitles | انت ، ابدأ بمسح المكان اي مكان ذهب له المريض او لمسه |
Ancak ben Dokunabilir ya da çıkarabilirim. | Open Subtitles | أنا هي الوحيدة التي يُمكنها نزعه أو لمسه |
dokunmadan durmanın imkansız olduğu kaymaktaşı bir tene sahip olduğum söylenir. | Open Subtitles | لقد أخْبِرتُ بأنّ عندي جلد ناعم من المستحيل جداً مقاومة لمسه |
Dokunmamam gereken bir şeye Dokunmak istemiyorum sadece. | Open Subtitles | إنّما لا أريد أن ألمس شيئًا لا يفترض بي لمسه |
Tek yapmam gereken ona Dokunmak, sonra oradan uçarak kaçabiliriz. | Open Subtitles | كل ما عليّ فعله هو لمسه ويمكننا الطيران للخارج |
Eğer o cepteki kan, kurbanınkine uyarsa, katil bu yeleğe cinayetten sonra dokundu demektir. | Open Subtitles | يتطابق الدم على هذه الحقيبة بدم الضحية هذا يعني بأنّ القاتل لمسه بعد ارتكاب الجريمة |
Onu yere serecek kadar dokundu, sayma süresi boyunca da yerdeydi bu da bana resmen 50 papel borcun olduğunu gösterir. | Open Subtitles | لقد لمسه بما يكفي لكي يرميه على الحبال والحكام قاموا باستبعاده مما يعني انك تدين لي رسميا |
Tıpkı senin ve televizyonun dokunduğu her şeyin yok olup gittiği gibi! | Open Subtitles | مثل كل شيء أنتِ ومؤسسة التلفزيون لمسه قد تدمـر |
Tabakhane, 100 yılı aşkın süredir buradaymış. Civa toprağa sızıp, dokunduğu her şeye bulaşmıştır. | Open Subtitles | كانت هنا المدابغ لأكثر من مائة عام ولتسرّب الزئبق إلى التربة ولوّث كلّ ما لمسه |
- Bu defa Dokunabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني لمسه هذه المرّة؟ كلا |
Dokunabilir miyim? | Open Subtitles | هل أستطيع لمسه ؟ |
Onlar maaşlarını görmeden, maaşlarına dokunmadan 401(k) planına para ayıramıyorlar. | TED | لا يستطيعون رؤية المال يذهب من رواتبهم لخطة معاش التقاعد قبل رؤيته، وقبل أن يستطيعوا لمسه. |
Aslına bakarsanız cerrahlar tarafından kullanıldı, çevrede neye temas edildiğine bakılmaksızın değişik açılardan diğer aletlerin nasıl işlediğini görmeyi amaçlıyorlardı. | TED | ويستخدمه الجراحون لرؤية ما يفعلونه بالأدوات الأخرى من زوايا مختلفة، بدون الانتباه كثيرًا لما يتم لمسه. |
Bunlardan birini takıp ona dokunabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك لمسه إذا أرتديت هذه. |
Katilin dokunmuş olabileceği diğer şeylerle birlikte bunu laboratuara götürüyorum. | Open Subtitles | لنأخذ هذا إلى المعمل إضافةً إلى كل شيء لمسه القاتل |
dokunuşu insanları yakıp kavuruyormuş. | Open Subtitles | أحبّه قليلاً , لمسه بشكل حرفى يمكن أن يحرق الأنسانية منك |
- Silahı belindeyken kimse dokunamaz. Görüyorum. | Open Subtitles | عند اطلاق النار لا أحد يستطيع لمسه ارى ذلك |
Kubbenin gittiği anlamına geldiğini sandım sonra ona doğru gidip dokunmaya çalıştığımda orada değildi. | Open Subtitles | خلت أن بهذا القبّة زالت وعندما توجهت إليه وحاولت لمسه |
Eğer yerinde olsaydım ona dokunmayı keserdim. | Open Subtitles | هيه .. من الأفضل أن تتوقفي عن لمسه أنت بذلك تجعلين وضعه أسوأ |
Bunda çok hassas. Biri ona dokunursa, kafayı yiyor. | Open Subtitles | له قيمة كبيرة بقلبه إن لمسه أحد فسيجن جنونه |
Olmaz, 10.000'e ona dokunamazsın bile. | Open Subtitles | لا ، مقابل 10,000 لن تكون قادرا على لمسه |
Dokunup, hissedip, koklayacakları bir şey. | Open Subtitles | شيىء يمكنهم لمسه و الشعور به و شم رائحته |