Söylediklerim, yüzünün bu hale girmesini gerektirecek kadar karmaşık değildi. - Arayan Perlmutter'dı. | Open Subtitles | ما قلتُه للتو لمْ يكن مُربكاً بما يكفي لوجهكِ ليفعل ما يفعله الآن. |
Ama ikimiz de biliyoruz ki seni mutfağıma getiren şey bir hançer değildi. | Open Subtitles | لكنْ كِلانا يعرف أنّه لمْ يكن الخنجر هو ما أتى بك إلى مطبخي |
Ve yardıma ihtiyacı olan bu kişi bir müşteri değildi. | Open Subtitles | أحدهم كان في مأزق والذي احتاج مساعدة لمْ يكن زبوناً |
Seninle baş başa kalabilmek için başka bir çarem yoktu. | Open Subtitles | لمْ يكن لدي خيار، لقد أردت أن أكون بمفردي معكِ. |
Hiçbirinin pek aile hayatı yoktu, bu yüzden yaptıkları tek şey etrafta kaykay yapıp, girmemeleri gereken yerleri girmekti. | Open Subtitles | لمْ يكن لدى أحدهم حياة منزليّة كبيرة، لذا كانوا يركبون الألواح طوال اليوم ويدخلون لأماكن لا يُفترض بهم دخولها. |
Aşka olan inancın reddedilme korkunu alt edecek kadar güçlü değilmiş. | Open Subtitles | لمْ يكن إيمانك بالحبّ قويّاً كفاية للتغلّب على الخوف مِن الرفض |
Ama ikimiz de biliyoruz ki seni mutfağıma getiren şey bir hançer değildi. | Open Subtitles | لكنْ كِلانا يعرف أنّه لمْ يكن الخنجر هو ما أتى بك إلى مطبخي |
Aslında babam hep böyle zalim değildi. Eskiden mutlu biriydi. | Open Subtitles | لمْ يكن والدي بهذه القساوة دائماً كان سعيداً في السابق |
Evet, tartıştık ama büyütülecek bir şey değildi. | Open Subtitles | نعم، كان بيننا جدال، لمْ يكن أمراً مُهمّاً. |
Bu ilk baba gözde yöntemi değildi sanırım. | Open Subtitles | أخمّن أنّ هذا لمْ يكن روتين الأب العزيز الأوّل. |
Araştırdığımız kurban ölmeye hazırlanan birisi değildi. | Open Subtitles | الضحيّة الذي كنّا نُحقق بأمره لمْ يكن شخصاً مُستعداً للموت. |
Ben profesyonel bir sporcuyum o da sarışın bir hava durumu sunucusu ama öyle bir şey değildi. | Open Subtitles | أنا رياضيّ مُحترف، هي مُذيعة نشرة جويّة شقراء، لكن لمْ يكن الأمر مثل ذلك. |
- Onu takip ettik. 30 mil uzaktaydı. Yapabileceği bir şey yoktu. | Open Subtitles | لقد تتبّعنا أثره، وكان يبعد 48 كيلومتر، لمْ يكن له علاقة بذلك. |
- Onu takip ettik. 30 mil uzaktaydı. Yapabileceği bir şey yoktu. | Open Subtitles | لقد تتبّعنا أثره، وكان يبعد 48 كيلومتر، لمْ يكن له علاقة بذلك. |
Biz Makbule ile evlendiğimizde inanın götümüzde donumuz yoktu, hanımefendi. | Open Subtitles | عندما تزوجنا أنا و "مقبولة" لمْ يكن لدينا زردة نرتديها. |
Pil dönüşümü için gizli yöntem falan yoktu. | Open Subtitles | لمْ يكن هناك أسلوب سرّي لإعادة تدوير البطاريات. |
Kuş gözlem kipinde değilmiş, yani bize yardımı dokunacak bir görüntü yok. | Open Subtitles | الطائر لمْ يكن يعمل في وضع الإستطلاع، لذا لا يُوجد فيديو لمُساعدتنا. |
Senin için de bir sakıncası yoksa biraz yalnız kalmak istiyorum. | Open Subtitles | أتعرفين، أعتقد أنّي أودّ البقاء لوحدي إذا لمْ يكن لديكِ مانع. |
Rahat bir yolculuk olmadığını söylemek gereksiz, ama bunu yapabileceğini hayal edemiyorum. | Open Subtitles | بالطبع لمْ يكن عملاً سهلاً، لكن لا أتصوّر أن يفعل شيئاً كهذا. |
Sonunda becerebilmiş diye düşündüm ama sonradan merdivenlerde karşılaşınca mevzudan haberi bile yokmuş gibi konuştu. | Open Subtitles | لذا افترضتُ أنّه أصلحها أخيراً. لكن عندما على الدرج بوقتٍ لاحق، لمْ يكن يعرف ما كنتُ أتحدّث عنه. |
Bu kadar para çektiğini gösteren hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لمْ يكن هناك شيءٍ يُشير إلى أنّه سحب هذا القدر من المال. |
Tamam, suç benim ama öldürmek asla benim olayım olmadı. | Open Subtitles | حسناً، سأقبل الملامة، ولكن في دفاعي، القتل لمْ يكن من صفاتي. |
Öyle olmasaydı neden silahı ve ordusunu bırakıp gitsin ki? | Open Subtitles | إنْ لمْ يكن كذلك ، لماذا يَخْسرُ سلاحه وجيشَه ؟ |
Ama o yapmış olamaz çünkü o saatte kızlarla evimizdeydi. | Open Subtitles | حسناً، لمْ يكن بإمكانه ذلك، لأنّه كان في المنزل مع البنات. |