Sana söylemek istediğim bir şey vardı ama imkân olmadı. | Open Subtitles | هناك شيء أردت أن أقوله لك ولكني لم أحظى بالفرصة |
Bugün hiçbir şeye zamanım olmadı. Bugün yemekte ne yedim biliyor musun? | Open Subtitles | لم أحظى بلحظة لفعل أيّ شيء أتعرف ماذا تناولت على الغداء اليوم؟ |
Her gün ardımdan sıradan hizmetlilerin temizlediği... koridorlardan aşağı yürüyorum, ancak isimlerini onurlandıracak terbiyem asla olmadı. | TED | أتمشى في الممرات التي تصبح نظيفة بعد مروري بواسطة البوابين التقليديين ولكن لم أحظى بشيمة ذكر أسمائهم من قبل |
Vay canına. Hiç uyuşturucu kullanmayan arkadaşım olmamıştı. | Open Subtitles | أنت يا شباب، لم أحظى أبداً بأصدقاء مُستقيمين من قبل |
Hiç sahip olmadığım çocuğum için yas tutmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لا يتوجب علي أن أحزن على طفلٍ لم أحظى به |
Düşündüm de kocamdan neredeyse altı saattir bir öpücük almadım. | Open Subtitles | أتعلم يبدو أنني لم أحظى بقبلة من زوجي منذ لا أعلم 6 ساعات على الأقل |
Adaya gitmek güzel bir şey olmalı. Ben yıllardır tatil yapmadım. | Open Subtitles | ، سيكون من اللطيف زيارة جزيرة لم أحظى بإجازة منذ سنوات |
Yaşın kaç olursa olsun, şunu söylemeliyim ki uzun süredir bu kadar eğlenmemiştim. | Open Subtitles | مهما كان عمرك علي أن أقول أنني لم أحظى بهذه المتعة منذ زمن طويل جداً |
Ama ne kadar varlığım olursa olsun... halen sahip olamadığım bir tek şey var. | Open Subtitles | لكن بالرغم من امتلاكي كل هذه الأشياء مازال هناك ما لم أحظى به |
Hiç kötü düşüncem olmadı. Yemin ederim. Dün ölmüş olsaydım temiz olacaktım. | Open Subtitles | لم أحظى بأفكار سيئة أبدا، أقسم بالله بأنني لم يكن عندي أفكار سيئة أبدا |
Büyürken ve St. Pat'e giderken hiç senin gibi bir rahibem olmadı. | Open Subtitles | حسناً, نكبر سويتاً ونذهب إلى شارع سانيت باتريك لم أحظى براهبة مثلك من قبل |
Sana bunu söyleme şansım olmadı,... ..ama kazadan sonra yanında kalamadığım için gerçekten çok üzgünüm. | Open Subtitles | لم أحظى بالفرصة لأعتذر لك حيت أنني لم أستطع أن أقف معك خلال ما مررت به |
-Hayır. Onu tanıma şansım olmadı. Keşke olsaydı. | Open Subtitles | لا, لم أحظى بفرصة للقائه و أتمنى لو كنت فعلت |
Buraya yıllardır geliyorum ve hala dileklerim gerçek olmadı. | Open Subtitles | آتي إلى هنا منذ وقت طويل ولا زلت لم أحظى بأي شيء |
Söylemek için fırsatım olmadı, Ama dün, gerçekten birinin kıçını tekmeledin. | Open Subtitles | لم أحظى بفرصة لإخبارك ولكنك كنتي رائعة أمس |
Evet, uzun zamandır normal bir hayatım olmadı diyebilirsin. | Open Subtitles | أجل ، يمكنك أن تقول أنني . لم أحظى بحياة طبيعية منذ فترة |
Fakat ben 12 yaşındayım ve tek bir gerçek arkadaşım bile olmadı. | Open Subtitles | لكنني في الـ12 من عمري و لم أحظى بصديق حقيقي أبداً |
Cindy, şu arkadaşlık olayını düşünüyordum da bana bu kadar ilgi gösteren arkadaşım hiç olmamıştı. | Open Subtitles | كنت أفكر فى صداقتنا لم أحظى قط بصديق يحبنى مثلك |
Ama daha önce böyle bir ilişkim olmamıştı, yani ikimiz de erkekmişiz gibi ama sonuçta sen erkek değilsin. | Open Subtitles | أنت إمرأه وأنا رجل لم أحظى أبدا بعلاقة كهذه التي لدينا |
Seninle tanışmadan önce hiç, gerçek bir kız arkadaşım olmamıştı. | Open Subtitles | لم أحظى من قبل في حياتي بعشيقة حقيقية قبل أن أقابلكِ |
Daha önce sahip olmadığım bir özgüvenim var. | Open Subtitles | و أنا لدى احترام لذاتى الآن لم أحظى به من قبل قط |
Kurt sürüsüne resmi davetimi henüz almadım ve yeni aşkının peşine düşersem, muhtemelen asla alamayacam da. | Open Subtitles | فأنا لم أحظى بدعوة رسمية للإِنضمام إِلَى مجموعتكم فاذا ما لاحقت الشاب الجديد فلن أحظى بهذا قط |
Ben hiç kariyer yapmadım. Bir hobim bile olmadı. | Open Subtitles | أنا لم أحظى بمسيرة مهنية وليس لدي هواية معينة حتى |
Brodway'deki shovdan bu yana bu kadar eğlenmemiştim. | Open Subtitles | يا رجل .. لم أحظى بنفس هذه المتعة منذ ذلك العرض في مسرح برودواي |
Evet, yani makyaj olsun, alışveriş olsun birbirimizin saçını örmek olsun hiç sahip olamadığım bir kız arkadaş gibisin. | Open Subtitles | تعلم ، التزين ، التسوق و تضفير شعر بعضنـا البعض أنت الصديقة التي لم أحظى بهـا أبدا |