Lukas'ın bana öğretebileceği hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيء يستطيع لوكاس، تعليمنا إياه |
Bir dakika önce, hiçbir şey yoktu. Bir dakika sonra, nehrin kenarı antiloplarla doldu ve sonra biri yakalandı. | Open Subtitles | ففي لحظة لم يكن هنالك شيء و في التالية امتلأت ضفّة النهر بقطعان النوّ، ثم قُبض على أحدها |
Yapabildiğin hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيء تستطيعين فعله. |
Albay, Bay Janders için yapabileceğiniz başka bir şey yoktu. | Open Subtitles | بخصوص السيد جاندرز لم يكن هنالك شيء آخرر تستطيع فعله |
- Yapabileceği bir şey yoktu. - Evet ama beni buradan çıkarabilirdi. | Open Subtitles | هو عاد ورأى الشرطي لم يكن هنالك شيء يستطيع فعله. |
Kırmızı küf diye bir şey yoksa bu da kesinlikle kan o zaman. Cole Harmon'ın kanı. | Open Subtitles | ما لم يكن هنالك شيء كالعفن الأحمر، فإنّ هذا يبدو كدم ولا ريب |
Orada senin için hiçbir şey yoktu Walter. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيء لك يا والتر |
Görülecek hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيء ليروه. |
Tabii ki hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | بالطبع لم يكن هنالك شيء |
hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | و لم يكن هنالك شيء |
Benim yapabileceğim bir şey yoktu değilmi? | Open Subtitles | لقد رأيت ما حدث . لم يكن هنالك شيء بوسعي فعله، صحيح ؟ |
Çünkü ortada yolunda gitmesi gereken bir şey yoktu. | Open Subtitles | لا، لا يمكنك التأسف لأنه لم يكن هنالك شيء ليفلح |
Yapabileceğim bir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك شيء لأفعله كنت متأخرة جداً |
Başka bir şey yoksa, kendi kıçımızı koruyalım. | Open Subtitles | انظر, اذا لم يكن هنالك شيء, دعونا نأخذ احتياطنا. |
Başka bir şey yoksa, sanırım buradaki işimiz bitti. | Open Subtitles | اذا لم يكن هنالك شيء آخر، أعتقد أننا انتهينا هنا |