Burada işe yaramaz. İnin. | Open Subtitles | رائع جداً , يا كابتن ولكن لن يفلح , إخرج |
Yapma, artık yedi yaşında değilsin. Bu işe yaramaz. | Open Subtitles | انتى لستى فى السابعة من عمرك لن يفلح معى هذا |
Onun sana pek çok kapıyı araladığına ve yatağı açtığına eminim ama bu benim üzerimde hiç işe yaramaz. | Open Subtitles | اعلم بأنة يقودك ألى العديد من الأبواب والعديد من الأسرة ولكن هذا لن يفلح معى |
Bu işe yaramayacak. En az 9 karakterli olması gerekiyor. | Open Subtitles | هذا لن يفلح يجب ان تكون تسعه رموز علي الاقل |
Yapmaya çalıştığı şeyi biliyorum. Ama işe yaramayacak. | Open Subtitles | أعرف ما يحاول أن يفعله لكن الامر لن يفلح |
Sadece geri aramak için şansım olmadı. - Evet, bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | لكن لم تأتيني الفرصة لأتصل عليك نعم هذا لن يفلح |
İşe yaramaz. Tümör canlı dokudur. Kanındaki yenilenme gücü sadece tümörün daha hızlı büyümesine yol açar. | Open Subtitles | هذا لن يفلح ، فالورم نسيج متعايش دمكِ ينشط القدرات ، وهذا سيجعل الورم يزداد بشكل أسرع |
Bu işe yaramaz. Tamamen bambaşka hayatları yaşıyoruz. | Open Subtitles | لن يفلح ذلك ، نحن نعيش حياتين مختلفتين تمامًا |
Deliliğin ofiste işe yarayabilir, ama hakimin karşısında işe yaramaz. | Open Subtitles | يمكنك القيام بالجنون بمكتبك، لكنّه لن يفلح أمام القاضي. |
Bankalar, uzak bölgelerde yedeklerini tutarlar yani işe yaramaz. | Open Subtitles | البنوك تبقي ملفات إحتياطية في أمكنة بعيدة، لذا ذلك لن يفلح. |
Hayır, bu işe yaramaz. Adamın günü gününü tutmuyor. | Open Subtitles | كلا، لن يفلح ذلك يا رجل، لا يتولى الرجل العمليات اليومية. |
Tepinen Beyefendiyi biri oyalamazsa bu işe yaramaz. | Open Subtitles | هذا لن يفلح إلا إذا شتَّـت أحدهم ذلك الداهِس. |
İki başlı kampanyalar işe yaramaz, Sayın Valim. | Open Subtitles | حملتين متنافستين لن يفلح الأمر، سيدي الحاكم |
Eğer tişört giyiyorsan hiçbir işe yaramayacak. | Open Subtitles | اه حسنا, اذا كنت ترتدين قميصا لن يفلح هذا أبدا,نعم |
Her bağımlı gibi başka bir sorunu çözmeye çalışıyorsun ama bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | وكأيّ مدمن فأنتَ تحاول حلّ مشاكل أخرى وهذا لن يفلح |
İşe yaramayacak dostum. Ben Hindistan'da büyüdüm. | Open Subtitles | ..لن يفلح الأمر يا صاح , لقد ترعرعت في الهند |
Amacını biliyorum, işe yaramayacak. | Open Subtitles | اوه، أعلم ماذا تحاولين فعله هنا لكنه لن يفلح |
Emily'i David'den uzak tutuyor olabilirsin ama bu bende işe yaramayacak. | Open Subtitles | إنظري قد يمكنك أن تبقينه بعيداً عن إيميلي ولكن هذا من الواضح لن يفلح معي |
- Uzun sürmese gerek. - Oyalıyorsunuz ve bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | . ليس من المفترض أن يتأخر . انتي تماطلين ، وهذا لن يفلح |
Dinle, hayatım. Beraber bu iş olmayacak. Anlıyor musun? | Open Subtitles | استمعى يا حبيبتى ، لن يفلح الأمر طالما نحن معاً |
Burada bu yürümez. Salak politikacıları buna karşı çıkarlar. | Open Subtitles | لن يفلح هذا هنا فالسياسيون لن يصوّتوا على ذلك |