George, Gus'ın korkuları vardır. Dişçi koltuğunda yalnız kalmak da onlardan biri. | Open Subtitles | جورج وجوس عِنْدَهُما خوف مرضي بأن يكونا لوحدهم في كرسي طبيبِ الأسنان |
Arkadaşlarını geri getiren uçak. Ne yazık ki yalnız gelmediler. | Open Subtitles | الطائرة ذاتها التي أعادت أصدقاءك لسوء الحظّ، لم يأتوا لوحدهم |
Gelin ve alın. aahh! Bu kadar uzun süre çocukları yalnız bırakmaktan hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | . تعالو واحصلو عليها لا أُحب ان اترك الاولاد لوحدهم مناك لمدة طويلة |
Böylece yetişkinlerle bir anlaşma yaptım, çocuklar, yanlarında erişkinler olmaksızın içeri gelip kendi başlarına iki dakika geçirecekler. | TED | فأبرمت إتفاق مع الكبار بأن يسمحوا للأطفال الدخول دون الكبار لدقيقتين لوحدهم |
Çocukları evde yalnız bırakınca içim rahat olmuyor. Sürekli kavga ediyorlar. | Open Subtitles | لا أشعر بالارتياح بترك الأطفال لوحدهم لا يتوقفون عن الشجار |
Hiçbirimizin görmediği, görmezden geldiği ama acı çeken, tek başına acı çeken birçok gencin hikâyesini duydum. | TED | وجدت قصصًا لا تحصى عن شباب تائهين عنا، غير مرئيين لنا، ولكن يعانون، يعانون لوحدهم. |
Çünkü çok uzun zamandır, büyük finansal aktörleri tek başlarına bıraktık. | TED | لأنه مضى وقتٌ طويلٌ، على تركنا الفاعلين الماليين الكبار لوحدهم. |
Genç kızlar, soylular ve kraliçeler şatodan yalnız başlarına ayrılmazlar. | Open Subtitles | الفتيات الصغيرات ، الملوك ، الملكات لايخرجون من القلعة لوحدهم |
Çocuklar uyanıktı. Ben de onları aşağıda yalnız bırakmak istemedim. | Open Subtitles | الأطفال كانوا في الأعلى ولم أرد تركهم في الأسفل لوحدهم |
Onları burada yalnız başlarına, düzensiz görmeye fazla fırsat olmaz. | Open Subtitles | ليس امرا عاديا ان تراهم لوحدهم هناك بدون اي تشكيلة |
Zorlukları aşan insanlar, bunu yalnız başlarına yapmazlar. | TED | الأشخاص الذين يتجاوزون الصعاب لا يفعلون ذلك لوحدهم. |
Bugün birçok genç insan, aynı sorunlarla boğuşuyor ve bununla yalnız başlarına mücadele ediyorlar. | TED | هناك الكثير من شبابنا اليوم يواجهون نفس هذه القضايا، ويكافحون لوحدهم. |
yalnız olmadıklarını bilmek sizi rahatlatacaktır. | Open Subtitles | ستشعر بالإرتياح حين تعرف أنهم ليسوا لوحدهم. |
Bu aradığınız olabilir. Sahibi telefon şirketinin başkan yardımcısı, muhtemelen darbe falan yapmak için Panama'ya atandı. Eastbridge merkezde bir süre daha en az sekiz yalnız hanım olacak. | Open Subtitles | ده ممكن يكون المطلوب . حيقول على الاقل فى 8 ستات لوحدهم فى مركز وستبريدج لفتره |
Şansıma, burada yaşayan diğer insanlar da yalnız yaşıyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ، القوم الآخرين الذين يعيشون هنا أيضا يعيشون لوحدهم |
Çocuklarının trende yalnız gelmesi hiç iyi değil bence. | Open Subtitles | لا أحب فكرة أن أطفالك راكبين في القطار لوحدهم |
Bir şekilde ailelerinden koparılmış veya yalnız gelen çocuklar meselesi de vardı. | Open Subtitles | وشهدنا حالات... لاطفال لسبب ما وصلوا الينا لوحدهم أو تفرقوا من والديهم |
Diğer kurtları yüzlerce kilometreden koklayarak takip edebilirler ya da kendi başlarına hamle yaparlar. | Open Subtitles | قد يتبعون رائحة ذئب آخر لمئات الأميال أو يبتعدون بشكل مستقلّ لوحدهم. |
Onlar benim yaşıma geldiğinde hepsi kendi yoluna gitmişti. | Open Subtitles | هم كَانوا كُلّ لوحدهم عندما هم كَانوا عُمرَي. |
Noel Baba burada olduğu sürece elfler çocukları rahat bırakmayacak. | Open Subtitles | طالما سانتا هنا , الجان لن يتركوا الأطفال لوحدهم |
Zavallı insanlığı ıstırabıyla tek başına bırakmamak için. | Open Subtitles | حتّى لا ندع البشر المساكين لوحدهم مع الشقاء. |
Sadece hayatla tek başlarına yüzleşmekten korkuyorlar. | Open Subtitles | هم فقط خائفون من الإمتِلاك لمُوَاجَهَة الحياةِ لوحدهم. |
Adam ve kız arkadaşı evde yalnızken evlerine girmiş. | Open Subtitles | كان هو و صديقته جالسين لوحدهم في منزلهم حتى دخل عليهم |
Bu çocuklar, dışarı çıkınca, yalnızlar. | Open Subtitles | إسمعوا هؤلاء الشبان يخرجون للعالم لوحدهم |
Belki bir yerde yeniden başbaşa kalacaklardı. | Open Subtitles | وربما يقضون بعض الوقت لوحدهم فى مكاناً ما. |
Bea ile Jacs'in sorunlarını çözmek için baş başa kalmaları gerekiyordu. | Open Subtitles | بي و جاكلين يجب ان يكونون لوحدهم لينهون مشاكلهم |