Bir dostumdu. Bu gece Bruins maçına gelemeyeceğini söylemek için aramış. | Open Subtitles | كان هذا صديقي ، اتصل ليخبرني بأنه لن يستطيع الذهاب لمشاهدة الهوكي الليلة |
- Bunu söylemek için niye kendisi burada değil? | Open Subtitles | إنه طفل كبير و لماذا ليس هنا ليخبرني بهذا معك؟ |
Hayır, Bay Quilty bana hayallerimi takip etmemi söylerdi. | Open Subtitles | لا، كان ليخبرني أن استمر في التمثيل. |
Yüzüme söyleyecek cesaretleri yoktu... ve evi terk edemeyeceğimi biliyorlardı. | Open Subtitles | لم يكن لديه الشجاعة ليخبرني وجها بوجه عرفوا بأنه لا يمكن ان أترك البيت |
Bak, ukala bir adamın ne yapacağımı söylemesine ihtiyacım yok, tamam mı? | Open Subtitles | انظر , لا اعتقد اني احتاج الى طفل غبي ليخبرني ما الذي علي فعله |
Birisi şu iri yaratığa odamdan çıkmasını söylesin. | Open Subtitles | ليخبرني احدكم ذلك الوحش الكبير ان يخرج من غرفتي. |
Adamın birine bana bunun imkânsız olduğunu söylemesi için binlerce dolar verdim. | Open Subtitles | انا دفعت الاف الدولارات لشخص ليخبرني ذلك هذا مستحيل |
[Ama şimdi] söylemeye hazırdı. | TED | ولكنه الآن، كان مستعدا ليخبرني. |
Ya ne olduğunu sen anlatırsın ya da anlatacak başka birini bulurum. | Open Subtitles | إما أن تخبرني بما يجري, أو سأجد شخصاً ليخبرني بذلك ماذا؟ |
Evet. O gün harika bir iş bulduğunu söylemek için bana uğramış. | Open Subtitles | نعم، لقد أتى ليخبرني أنه وجد وظيفة مذهلة |
-Bana olanları söylemek için. | Open Subtitles | ليخبرني بما حدث أراد مني العودة للمنزل قبل أن تصل الشرطة أو الصحافة |
O gün George'un neden işte olmadığını, neden bana gelmek ve savaş zamanı orduya katıldığını söylemek için yolda olduğunu anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | حاول فهم السبب في عدم وجوده في العمل في ذاك اليوم لماذا كان في طريقه إلى منزلي ليخبرني أنّه سينضم للجيش في وقت الحرب |
Öğrendiyse, söylemek için neden yarını beklemedi? | Open Subtitles | إذا علم بالأمر، فلم لم ينتظر حتى الغد ليخبرني بذلك؟ |
Eğer arkadaşının evine uyumaya gittiyse ya da tatile falan gittiyse, ki gitseydi bana söylerdi. | Open Subtitles | اذا ذهب الى النوم فى منزل صديق او... ربما ذهب في إجازة, لكن لو فعل كان ليخبرني |
Bana söylerdi. | Open Subtitles | كان ليخبرني لو حصل هذا |
Böylece, belki bir gün kendisi gelip bana söyleyecek kadar rahatlamış olurdu. | Open Subtitles | أن يشعر بالراحة الكافية ذات يوم ليخبرني بنفسه |
- Bana doğruyu söyleyecek, güvenebileceğim birine ihtiyacım var. | Open Subtitles | اسمعي, هل تمانعي ان تلقي نظرة على هذا لأجلي انا احتاج الى شخص استطيع ان اثق به ليخبرني بالحقيقة |
Senin veya başkasının bunu söylemesine gerek yok çünkü biliyorum ki o zaman ölmüş olurum. | Open Subtitles | لن أحتاج إليك أو إلى أى شخص ليخبرني ذلك سأعرف ذلك بمفردي لأن وقتها سأكون ميتاً |
Tom'un yeni bir aptal bulduğumuzu söylemesine ihtiyacım yok. | Open Subtitles | لستُ بحاجة إلى توم ليخبرني أننا إكتشفنا نوع جديد من الغباء. |
Birisi bunun cadılar bayramı şakası olduğunu söylesin. | Open Subtitles | ليخبرني أحدكم أن هذه خدعة من خدع عيد القدّيسين |
Eli Holt'a yazıyordum kızımın yerini söylemesi için yalvarıyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أراسل إيلي هولت , أتوسل اليه ليخبرني أين ابنتي |
Bana bunu söylemeye geldi ve Almanlar geldiğinde onları gördüm ve camdan dışarı atladım. | Open Subtitles | وقد أتى ليخبرني. وعندما وصل الألمان... رأيتهم وقفزت... |
Kimse burada olduğumu bilmediği için... ve yaptığın kötü şeyleri bana anlatacak birilerini tanımadığım için memnunum. | Open Subtitles | -أنا سعيدة لأن لا أحد يعرف اني هنا وأني لا أعرف أحداَ يعرفك ليخبرني عن الأمور السيئة في حياتك -نعم |
Dinle, bundan nefret ediyorum bunu hastalarım yaptığında da nefret ediyorum ama avukatımdan bir haber aldığında beni aramasını istedim. | Open Subtitles | انظري، أكره أن أفعل هذا أكره عندما يفعل مرضايَ هذا لكني قلتُ لمحاميَّ أن يتّصل بي ليخبرني بشأن جلسة الاستماع |
Biliyorsun, bana anlatmak için şansı vardı ama o kızı korumayı tercih etti. | Open Subtitles | لقد كانت لديه الفرصة ليخبرني بالحقيقة ولكنه اختار حمايتها |
Karısıyla nasıl tanıştığını anlatması bir ömür sürmüştü. Wally'i hatırlıyorsun değil mi? | Open Subtitles | لقد استغرق وقتاً طويلاً ليخبرني . كيف التقى بزوجته |