Sahip olduğum tek anne o. O yüzden sorulacak bir şey yok. | Open Subtitles | إنّها الأم الوحيدة التي أحوزها، لذا ليس من شيء أودّ السؤال عنه. |
Tabi ki ama henüz bir şey yok. | Open Subtitles | نعم، إننا نفحص الأمر الآن. ليس من شيء الآن |
Öbür tarafta oturup insanların çuvallamasını izlemekten başka yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | ليس من شيء لفعله في العالم الآخر سوى مراقبة الآخرين يعبثون بمآل الامور |
Ama endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | نعم، ولكن ليس من شيء يدعو للقلق |
Bu konuda yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | ليس من شيء بوسعي فعله حيال ذلك |
İçerde Dr. Pepper'dan başka bir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | ليس من شيء فيها سوى د. بيبر" أليس كذلك؟" |
O zaman endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. | Open Subtitles | إذاً، ليس من شيء يدعو للقلق |
ABD'nin endişelenmesini gerektirecek hiç bir şey yok. | Open Subtitles | ليس من شيء يدعو لإثارة قلق (الولايات المتّحدة). |