Çünkü, açık söyleyeyim, hafif konjestif kalp yetmezliği diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | لأنه، فقط لنكون صريحين، ليس هناك شيء اسمه قصور قلب احتقاني بسيط. |
Çıplak bir adamın çıplaklık gününde yalnız olmasından daha kötü bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك شيء أكثر حزنا من من رجل عارٍِ لوحده في يوم العراه |
İşimi takip ettik ve yapamayacağımız hiçbir şey yok gibi görünüyordu. | TED | وتابعنا وظيفتي، وبدا لنا انه ليس هناك شيء لانستطيع ان نفعله |
Burada bizim için birşey yok. Artık gitmemizin vakti geldi. | Open Subtitles | ليس هناك شيء نفعله هنا، حان الوقت كي نغادر المكان |
Yarış araçları için yapacak bir şeyim yok ahbap. | Open Subtitles | هناك 40 سائقاً آخر هناك الذي لم يستهلك اطاراته, أرأيت احدهم فعل ذلك؟ ليس هناك شيء بأستطاعتي افعله مع سيارة السباق |
Biliyorsun , Sana veremeyeceğim hiçbirşey yok. | Open Subtitles | تعرفين، ليس هناك شيء لا أستطيع أن أقدمه لك |
Ulusal yarışma hakkı kazanmak için yaşadığım onur kırıcı başarısızlıktan sonra ben ve Cheerios'larım için yılın sonuna kadar yapacak bir şey kalmadı. | Open Subtitles | بعد فشلي المذل للتأهل للبطولة الوطنية ليس هناك شيء لي أو لمشجعاتي |
Tüm bu yanlış haberler ve gerçeklik sonrası fikri hakkında -- bilmiyorum -- Joseph Goebbels'in bilmediği bir şey yoktur. | TED | ليس هناك شيء... لا أعلم عنه... جوزيف غوبلز، لا يعلم عن كل هذه الفكرة من وهمية الأخبار وما بعد الحقيقة. |
Bir torpilin içi kadar karmaşık bir şey yoktur... | Open Subtitles | اتري ، ليس هناك شيء معقد اكثر من داخل الطوربيد |
Çıkarımlarıma göre din kadar... gerekli bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك شيء ضروري في قلب الخصم كما في الدين |
Bir adamın hayatını çevirmek için bir adamın gülüşünden sakınmak gibi bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك شيء مثل تفادي تهمة القتل العمد يمكنه ان يغير حياة الأنسان |
Fikrimde, ahlaklı ve ya ahlaksız.. olarak değerlendirilebilecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك شيء اخلاقي او غير اخلاقي في التفكير |
Bu arada, gitmesine izin vermekten başka yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | في الوقت الحالي ، ليس هناك شيء أستطيع فعله إلا الرحيل |
Ben , üzgün çok terk duyuyorum ama yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | أنا أيضا حزين لأني مضطر للمغادرة لكن ليس هناك شيء يمكن فعله |
Bunda kırabileceğin hiçbir şey yok, yani istediğin her şeyi yapabilirsin. | Open Subtitles | ليس هناك شيء يمكنكِ كسره، لذا، أفعلي أياً كان تريدينه بهذا. |
Biliyorum, ama herkes gülüyor. Ortada gülünecek hiçbir şey olmasa bile. | Open Subtitles | أعرف, لكن الجميع سيضحكون و ليس هناك شيء يدعو إلى الضحك |
hiçbir şey pisliği üzerine kalacak şeyi yapmak kadar zor değildir. | Open Subtitles | ليس هناك شيء أصعب من القيام بعملٍ ستعاني جرّاءه أشدّ المعاناة |
Böyle birşey yok ki! 1.80 boyunda bir kurbağamut gördün mü? | Open Subtitles | ليس هناك شيء من هذا القبيل ضفدع ماموثي طوله ستة أقدام. |
Belki de deli diye birşey yok ve size akıl hastası teşhisi konulması deli olduğunuz anlamına gelmiyor. | TED | لذا ربما، تعرفون، ليس هناك شيء كالجنون، وكونك مشخصا بمرض عقلي لا يعني أنك مجنون. |
Ama sensiz de uğruna yaşayacak bir şeyim yok. | Open Subtitles | ليس هناك شيء لأعيش لأجله ماعداكِ. |
Aslında, biliyorsun, burada yanacak hiçbirşey yok. | Open Subtitles | باستثناء, تعلم ليس هناك شيء في هذا المكان لأحرقه |
Belki de endişelenecek bir şey kalmadı. | Open Subtitles | لربما ليس هناك شيء يمكن القلق بشأنه |
- Bana gerçeği söyle aptal. - Özel bir şey yoktu. | Open Subtitles | اخبرني بالحقيقه ايه الغبي ليس هناك شيء معين |
Ayrıca sizin de ihtiyacınızı karşılayacak ürünleri satın almanızı engelleyen bir durum yok. | Open Subtitles | و ليس هناك شيء يمنعك من شراء المنتجات التي تلائم إحتياجاتك |
İnsanlık için Orta Doğu'daki barıştan daha önemli bir şey olmadığını da biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أيضاً أنه ليس هناك شيء أهم للبشرية من السلام في الشرق الأوسط |