Bu birinin çıkıp Dünya'yı eğik eksenli, kendi etrafında ve Güneş etrafında dönen bir gezegen olarak hayal etmesinden çok önceydi. | Open Subtitles | كان هذا قبل وقتٍ طويل من تخيُّل أي شخصٍ أنَّ الأرض كوكب يلفُّ حول نفسه بمحور مائل في مدارٍ حول الشمس |
eğik bir uçağa doğru çıkmalarını istiyorsun, yuvarlanıveriyorlar. | TED | وعندما تجعلونهم يمشون على سطح مائل يسقطون للخلف. |
- Ama daha yeni. - Olabilir, ama yine de yamuk. | Open Subtitles | ـ ولكنه جديد ـ ربما ، ولكنه مائل |
- yamuk değil. - Hayır, yamuk. | Open Subtitles | ـ إنه ليس مائلا ـ بل هو كذلك ، إنه مائل |
Dağın birkaç yüz km güneydoğusunda eşit mesafede ve çapraz sıralanmış üç devasa volkan daha vardır. | Open Subtitles | فعلى بعد مئات أميال قليلة ..جنوب شرق الجبل يقع صف مائل من ثلاثة براكين هائلة أخرى متباعدة بشكل متساوي |
Bakalım çimlerini çapraz kesen birisi kayıp mıymış. | Open Subtitles | لأرى ما إذا كان من بينهم من يُشذب مرجه بشكل مائل مفقــود |
Burada kalbi ve bükülmüş omurgası. | Open Subtitles | هنا قلبه ولديه أيضا عمود فقري مائل |
Tepedeki gün ışığının Eğimli bir yere düştüğünü varsay. | TED | نفترض سقوط أشعة الشمس في السماء على منحنى مائل. |
Bu birinin çıkıp Dünya'yı eğik eksenli, kendi etrafında ve Güneş etrafında dönen bir gezegen olarak hayal etmesinden çok önceydi. | Open Subtitles | كان ذلك قبل أن يتخيل أي أحد بأن الأرض مجرد كوكب يدور حول محور مائل على نفسه ويدور حول الشمس |
Derdi ki, "O kule 800 yıldır eğik duruyor ne kadar yorulmuştur, düşünebiliyor musun?" | Open Subtitles | قال إنّه مائل لمدة 800 عام. هل تستطيع أنْ تتخيل كم هو متـــــعب ذلك البرج؟ |
Mevsimler için şimdiki açıklamamız, dünya eksenin eğik olması ve böylece her yarı kürenin senenin yarısı güneşe doğru dönmesi. | TED | حالياً، تفسيرنا لظاهرة الطقوس هو أن محور الأرض مائل هكذا بحيث أن كل نصف كرة يكون مائل باتجاه الشمس لمدة نصف سنة وبعيداً عنها لنصف السنة الثاني |
Karın bölgesini buradan eğik bir biçimde yaracağız. | Open Subtitles | سنقوم بـ شقٍ مائل مقابل جوف البطن هنا |
Bu tampon, baban gibi yamuk. | Open Subtitles | المصد يجب تعديله فهو مائل كأبوك |
Peki, haklısın. Tampon yamuk. | Open Subtitles | حسنا ، أنت محق إنه مائل |
yamuk. | Open Subtitles | إنه مائل |
Ayrıntıya girmek gerekirse, çapraz kuşaklı lastikler, 8 mm dişli. | Open Subtitles | و على وجه التحديد إلى حد ما إطارات ذات نسيج مائل ، أوائل الثمانينات |
Evet, ayrıca yanyana 3 park yeri istiyorum, böylece çapraz park edebilirim ayrıca 3 tane de iç çamaşırını rica edeyim. | Open Subtitles | لا ساعات عمل بالعيادة للربع السنوي القادم نعم ثلاثة مواقف للسيارات بقرب بعضهم كي استطيع ان اركن بشكل مائل |
- Şurası ayakta, şu oturarak, şurada çapraz. - Ben de böyle yapıyorum. | Open Subtitles | ذلك من اجل الجلوس ، هذا من اجل الوقوف ، هذا مائل |
Kimseye saygısı yoktur. Senin anten bükülmüş. | Open Subtitles | ليس لديه احترام لأي أحد لاقطك مائل |
Şimdi Eğimli bir düzlem var. | Open Subtitles | الآن عندنا مستوى مائل القوة المطلوبة لرفعة |