Bunun en iyi yolu, doğrudan gözlerime bakarak gülümsemek ve başını sallamaktır. | Open Subtitles | أفضل طريقة هي أن تبتسم، تنكس رأسك، وتنظر لي مباشرة في العين |
Onun en büyük hayali şudur; gelecekte artık ... hikayeleri çekmeyeceğiz ve beynimiz doğrudan doğruya ...bir makinaya bağlı olacak. | Open Subtitles | وحتى كان يحلم أنه في وقت ما في المستقبل نستغني عن تصوير القصص فقط نصل أدمغتنا مباشرة في ماكينة ما |
Sadece sakin ol, yürümeye devam et, direk gözlerinin içine bak. | Open Subtitles | فقط إبقوا هادئين ، استمروا بالمشي أنظروا إليهم مباشرة في العين |
Böyle yerlere girince, direk olarak geçmişe ulaşıyorsunuz çünkü on yıllarca enlememiş bir şekilde duruyorlar. | TED | فعندما تقصد أماكن كهذه, لن تلبث أن تجد نفسك قد ولجت مباشرة في الماضي لأنها تظل على هي عليه لعقود. |
Bastıkları bütün kitapları alıp direkt olarak serserilerin çöpte yaktıkları ateşe atabilirlerdi. | Open Subtitles | كل الكتب المطبوعة ويرموها مباشرة في في برميل النار ويوفروا تكلفة الشحن |
Genetik yaklaşımda, bilim adamları bakteriden geni çıkarıyor ve onu direkt olarak patlıcan genomuna ekliyor. | TED | أمّا النهج الوراثي، فقد قام العلماء بقطع المورثة من البكتيريا وأدخلوها مباشرة في الحمض النووي للباذنجان |
suratına bir tane çaktım. | Open Subtitles | و لكمته بمنتهي العنف أنا قد لكمته مباشرة في الوجه |
Şu anda tasarladığımız bu yazıcı doğrudan hastanın üzerine baskı yapıyor. | TED | هذه الطابعة على وجه التحديد، التي نعمل حالياً في تصميمها نستخدمها في الحقيقة لنطبع مباشرة في المريض. |
Ve bunun ilk kez olduğunu düşünüyoruz, bir program ve dönüşüm doğrudan malzemenin kendisine gömülmüş. | TED | ونظنّ أنّ هذه هي المرّة الأولى التي كان فيها برنامج و تحوّل مجسّدين مباشرة في المواد نفسها. |
Ve o bu mahareti vajinayı tümüyle atlamak ve spermlerini doğrudan diş uterusuna boşaltmak için kullanıyor ama bu ideal boyutta olduğu anlamına gelmiyor. | TED | وهو يستخدم هذه المهارة حتى يتعدى المهبل ويخزن الحيوانات المنوية مباشرة في الرحم. من دون ذكر حجمه الجيد |
Hayır, Colson bu işe doğrudan bulaşmayacak kadar zekidir. | Open Subtitles | لا.. كولسن أذكى من أن يورط نفسه مباشرة في شيء مثل هذا |
Onun kan dolaşımında ne varsa doğrudan benimkine gelir. | Open Subtitles | أي شيء يجري في عروقه يجري مباشرة في عروقي |
Meşgul oluşunuzu anlıyorum, bu yüzden direk konuya gireceğim. | Open Subtitles | أعلم أنك رجل منشغل وأحترم ذلك لذا سأدخل مباشرة في صلب الموضوع. |
Çocuklar direk yukarı çıkıp banyoya girin. | Open Subtitles | يا، أنت رجال، يَذْهبُ مباشرة في الطابق العلوي ويَتّجهُ يميناً إلى الحمّامِ. |
Bazen imkansızlığın gözüne direk bakacaksın. | Open Subtitles | أحياناً يجب عليك امتلاك نظرة عدم الاستحالة مباشرة في العين |
Başkan Hanım, direk aradığım için kusura bakmayın. | Open Subtitles | سيدتي الرئيسة ، أعذريني على الدخول مباشرة في الموضوع |
Bunu kötüye kullanmanı ve beni direk evden aramanı istemiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | إياك والإفراط ولا تتصل بي مباشرة في المنزل، مفهوم؟ |
En sevdiğim yöntemlerden biri Streptomyces coelicolor'ı direkt olarak ipeğin üzerinde yetiştirmek. | TED | حسناً، واحدة من طرقي المفضلة هو نمو السيليكولور مباشرة في الحرير. |
... Corleone sermayesi direkt olarak saygıdeğer bir Avrupa şirketi olan, | Open Subtitles | إستثمرت شركة كورليونى مباشرة في شركة إموبيليار الدولية |
Orta oyuncusu, koşu oyuncusuna direkt olarak topu atar ya? | Open Subtitles | الرجوع للخلف لآخذ ضربة مباشرة في خط الوسط ؟ |
Birinin sigarasını direktman benim ve kız arkadaşımın suratına üflemesi. | Open Subtitles | أن تنفث دخان سجائرك مباشرة في وجهي ووجه صديقتي |
Bu onların suratına adeta bir incil gibi çarpacak. | Open Subtitles | ستشتري زارو شركة الإنترنت ثلاثى الأبعاد سيكون ذلك مثل تلك الأقتباسات من الكتاب المقدس, مباشرة في وجهك |