Tüm birimlere. Muhtemel çalıntı araç kazaya karışmış. | Open Subtitles | إستدعاء الوحدات، سيّارة مسروقة متورّطة في حادث |
Zaten bu işe karışmış. | Open Subtitles | المحامية , إنّها متورّطة مسبقاً في هذا الأمر |
Öte yandan hükümetin bu olaylara karıştığını söyleyenlerde var. | Open Subtitles | هناك بعض التذمّر الساكن أنّ الحكومة ربما تكون متورّطة في الأحداث المأساويّة |
İlk olarak, neyin yanlış gittiğini keşfetmek lazım başarısız bir ilişkiye nasıl karıştığını. | Open Subtitles | حسناً، أولاً: أعتقد أنّه من المهم معرفة ما سار بشكل خاطئ... ولما كنتِ متورّطة بعلاقة غير ناجحة. |
Bence, işin içinde bir çete var. | Open Subtitles | رِهاني؟ عِصابة المُخدّرات كانت متورّطة في الأمر |
Yani FBI'da mı işin içinde? | Open Subtitles | إذن المباحث الفيدراليّة متورّطة في الأمر ؟ |
Evet. Fakat siz olaya duygusal açıdan bakıyorsunuz. Bu bizi zor duruma sokabilir. | Open Subtitles | أنتِ متورّطة عاطفياً ذلك يؤدّي إلى قرارات سيّئة |
Kendisi eski St. Luke's Kilisesi'nin bahçesinde bir olaya karışmış. | Open Subtitles | لقد كانت متورّطة في حادثة خارج كنيسة القِدّيس (لوقا) القديمة |
Bütün köylüler olaya karışmış. | Open Subtitles | ! القرية كلها كانت متورّطة |
Bu olaya Bernie Benton'un kızının da karıştığını biliyoruz. | Open Subtitles | إذاً نعلم بأنّ ابنة (بيرني) متورّطة بهذه الجريمة |
Cynthia'nın işe karıştığını söylememişti. | Open Subtitles | لم تُخبرنا أبداً أنّ (سينثيا) متورّطة بالأمر. |
Sin'in karıştığını biliyorum ama bunun yargılamanı etkilemesine izin verme. | Open Subtitles | أعلم أنّ (سين) متورّطة بالأمر، لكن لا تدعي ذلك يشوّش حكمك. |
Afganistan gelen para da insanların, Taliban'ın işin içinde olduğuna inanmasını sağlar. | Open Subtitles | وهذه الأموال التي من حسابه في (أفغانستان) -تجعل الناس يظنّون أنّ حركة طالبان متورّطة |
Onun da işin içinde olduğunu nereden biliyorsun? | Open Subtitles | -كيف تعلم أنّها متورّطة في الأمر؟ |
- Annen de bir şekilde işin içinde. | Open Subtitles | -ووالدتكَ متورّطة على صعيد ما . |