Benim ufaklıkları yolda camdan dışarı atmana rağmen hala seninle konuştuğum için şanslısın. | Open Subtitles | أجل، أنت مضحك أنت محظوظ أنني لازلت اتحدث معك بعد أن ألقيت بسوائلي في الطريق السريع |
Burada ailemle olduğum için şanslısın, Hop, yoksa seninle şahsen ilgilenirdim. | Open Subtitles | إنك محظوظ أنني هنا مع عائلتي يا هوب, وإلا لتعاملت معك بنفسي. |
Bak, son yanlış alarmdan sonra halen burda olduğum için şanslısın. | Open Subtitles | انظر، بعد ذاك الإنذار الخاطيء الأخير أنت محظوظ أنني هنا |
Seni takip ettiğim için şanslısın. Bir dahaki sefere ufak bir uyarıya ne dersin? | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني تتبعتك ماذا عن تحذير في المرة التالية؟ |
Dalış sertifikama ihtiyacım olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني اريد شهادة الغوص. |
Zor durumda olduğunu bildiğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني علمت أنك في مشكلة. |
Gözlerini oymadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني لن أقلع عينيك اللعينتين |
Seni harcamadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني لم أهدرك أنت. |
- Kıçını kapının önüne koymadığım için şanslısın! | Open Subtitles | - أنت محظوظ أنني لم أعلق رقبتك! |
Ben aradığım için şanslısın, dostum. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني المتصل (آرلين) عازمة على رمي زجاجة حارقة |
Seni şuracıkta öldürtmediğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ أنني لم اقتلك هنا |
- Seni de götürmediğim için şanslısın. | Open Subtitles | أعني ، بجانب سريرك... -أنتَ محظوظ أنني لم أعتقلكَ |
Bütün dişlerin yere inmediği için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ,أنني لم أُحطم اسنانك! |