| Bir şeylere böylesine tutkuyla bağlandığın için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك تشعر بالعاطفة نحو أشياء خاصة |
| Sadece sarsıntı geçirip boynunu kırmadığın için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك أصبت بإرتجاج ولم تُكسر رقبتك |
| Yağ aldırmaya ihtiyacın olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لا تحتاج لعملية تكبير للشفاه |
| Sanırım şimşek çaktırıp yağmur yağdırmadığın için şanslıyım. | Open Subtitles | أظن أني محظوظ لأنك لم تستعملي الرعد والبرق |
| O aldığın kedi, komada olduğun için şanslı yoksa şimdiye dek öldürmüştün. | Open Subtitles | القط الذي أحضرته إنه محظوظ لأنك هنا أو لكنت قتلته خلال هذه الفترة |
| Dahi olmadığınız için şanslısınız. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لست عبقري |
| - Uzun zaman oldu eski dost. - Burada olduğun için şanslıyız. | Open Subtitles | لقد مضى وقت طويل صديقي القديم أنا محظوظ لأنك هنا |
| Tatlı olduğun ve şaraptan kafa olduğum için şanslısın yoksa duyduğum en kötü şakaydı bu. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لطيف و أنني تناولت الكثير من المثلجات لأن هذه أسخف مزحة سمعتها |
| Hala babanı görebildiğin için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لا يزال قادرا على رؤية والدك. |
| Zaten oraya gidiyorduk. Arabamıza bindiğin için şanslısın. | Open Subtitles | كنّا ذاهبون إلى هناك أنتَ محظوظ لأنك اخترتنا |
| Son günlerini görmediğin için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لم تضطر إلى رؤيته في النهاية. |
| Onu atlattığın için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك استطعت مرواغتها |
| Onlarla birlikte gitmediğin için şanslısın, Pete. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك لم تلحق بهم يا بيت |
| Hayatta olduğun için şanslısın. | Open Subtitles | . إنك محظوظ لأنك على قيد الحياة |
| Eski birime tekrar gittiğin için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك عائد إلي كتيبتك القديمة |
| Eski birimine döndüğün için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك عائد إلي كتيبتك القديمة |
| Kızların kalplerini kırmakta bu kadar iyi olduğun için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظ لأنك جيد جدا بتحطيم قلوب الفتيات |
| Siz de yanımda olduğunuz için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا محظوظ لأنك لدي أيضًا. |
| Doktor seni vurmadıkları için şanslı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الأطباء يقولون أنك محظوظ لأنك لم تصاب بطلق ناري |
| Hâlâ yaşadığınız için şanslısınız. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنك ماتزال حي |
| Onlar yaptılar düşünüyorum iksir kullanılırsa Aslında, Hayatta olduğun için şanslıyız. | Open Subtitles | في الحقيقة ، إذا استخدموا الجرعة و أظن انهم فعلوا ، فأنت محظوظ لأنك حي |