Haftanın birkaç günü zula evlerinden birinde takılıyormuş. | Open Subtitles | إنّه يزور أحد منازل مخابئهم عدّة مرّات في الأسبوع. |
Nerede satış yaptıkları, nerede zula yaptıkları, hepsi. | Open Subtitles | أين يُجرون عملياتهم، وأين تقع مخابئهم. |
Bu kafasızların saklandıkları yerlerden çıkmaları zamanı. | Open Subtitles | إنّه وقت خروجهم من مخابئهم هل لديكِ نقود لتذكرة الحافلة ؟ |
Tırpana balıkları genellikle grup halinde dolaşan fırsatçı bir balık sürüsüdür ve korkup saklandıkları yerden çıkan küçük hayvanlara saldırmayı beklerler. | Open Subtitles | سمك الشعاع فى أغلب الأحيان يسافر مع حاشيته الخاصة سرب السمك الإنتهازى جاهز للإنقضاض على حيوانات صغيرة خائفة من مخابئهم |
Aynen söylediğin gibi saklandıkları yerlerden çıkıp hızlı ve heyecanlı bir ceza ile karşılanıyorlar. | Open Subtitles | أعضاء الرتل الخامس يخرجون من مخابئهم كما توقّعتِ و هم يُقابلون بعقابٍ سريع و شديد |
Geçen gün gemiden gönderdiğimiz mesajla insanlara saklandıkları yerlerden çıkmalarını söyledik. | Open Subtitles | الرسالة التي أرسلناها من السفينة قلنا للناس أن يخرجوا من مخابئهم منذ يومين |
Yepyeni bir kamyonet onları saklandıkları yerden çıkarır diye düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أنّ فكرة الشاحنة الجديدة قد تحملهم على الخروج من مخابئهم |
saklandıkları yerde canlarına okurum. | Open Subtitles | أخنقهم بالدخان كي يخرجوا من مخابئهم |
O Pict'leri tanıyor. Tarzlarını, saklandıkları yerleri biliyor. | Open Subtitles | إنها تعرف الـ(بيكت)، تعرف طرقهم، تعرف مخابئهم. |
"John May" mesajıyla birlikte direniş üyelerinin saklandıkları yerlerden ortaya çıkacağını düşünüyoruz. | Open Subtitles | بعد رسالة (جون ماي)، نتوقع خروج أعضاء المقاومة من مخابئهم |