Çocukluk travmalarını başarılıyla gelişen bir iş haline dönüştürdüğümüze seviniyorum. | Open Subtitles | أحب كيف أننا قد حولنا صدمة طفولتكِ إلي مشروع مزدهر |
Paleontoloji, birçok diğer alan ve teknolojilerin kesişimiye birlikte gelişen bir bilim. | TED | علم الحفريات علم مزدهر بتقاطع مجالات وتقنيات متعددة أخرى. |
- Evet. Hem yeni araç satışlarının büyüyen bir ekonominin göstergesi olduğunu söylüyorlar bize. | Open Subtitles | يُقال لنا باستمرار أنه تحقيق إقتصاد مزدهر |
Burası, kule gibi yükselen Polyathia ağaçlarıyla da kuvvet bularak büyüyen kayıp bir dünya. | Open Subtitles | إنّه عالم مفقود مزدهر بأشجار بوليالثيا الشّاهقة. |
Gelecek daha güzel olacak, zengin ve parlak bir gelecek. | Open Subtitles | الذي يبشر بخير، مزدهر ، حتى والقادمة في المستقبل ... |
♪ Oh ♪ Bu erkekler için bir gürleyen sistemli ♪ | Open Subtitles | * هذه الأغنية مهداة إلى جميع الشباب الذين يملكون نظام مزدهر * |
40 yıl kadar, burası 1,000 kişilik nüfusuyla gelişen bir kasaba oldu. | Open Subtitles | وخلال 40 سنة صار هناك مجتمع مزدهر يصل تعداده الى اكثر من 1,000 نسمة |
Asla savaştan önceki gibi olamayacak... ama yine de zengin ve gelişen bir ekosisteme dönüşebilir. | Open Subtitles | في حين انها لن تكون أبدا بالضبط نفس ما كانت عليه قبل الحرب، مازالت يمكن أن تصبح نظام بيئيّ مزدهر و غنيّ. |
Sikke kesme, gelişen bir ekonominin pratik ihtiyaçlarının sihirli simya uygulamalarını modern kimyaya dönüştürmeye başlamasının birçok örneğinden birisidir. | Open Subtitles | صكّ العملة هو أحد النماذج العديدة عن أن الحاجات العملية لاقتصاد مزدهر بدأت بتحويل الممارسة السحرية للكيمياء إلى كيمياء حديثة |
- Bugünlerde gelişen bir sektördür. | Open Subtitles | سمعت أنه مجال مزدهر هذه الأيام |
- Eminim ki yasadışı olan için de gelişen pazar vardır. | Open Subtitles | بالتأكيد سيكون هناك سوق مزدهر |
Sadece bu bataklığı büyüyen bir metropole çevirme hayallerinin bir balon gibi patladığını gördüler. | Open Subtitles | فقط ليرو احلامهم في تحويل هذا المستنقع إلى موقع مواصلات مزدهر يتفجر مثل فقاعه ماء |
"Miguel, büyüyen bir kuş popülasyonu bir balık çiftliğinde isteyebileceğiniz bir nevi en son şey değil mi?" | TED | فقلت " ميجيل , أليس تجمع مزدهر من الطيور .. هو أسوء شيء قد يحدث لمزرعة أسماك ؟ " |
Başkent Plymouth, adanın merkezine doğru büyüyen Pompeii şehrini andırıyor. | Open Subtitles | العاصمة (بليموث) كانت كـ(بومبي). ميناء مزدهر ومركز الجزيرة الحيوي. |
Sevimli bir kızdır büyüyen bir işi var. | Open Subtitles | انها فتاه لطيفه العمل مزدهر |
Bir başka deyişle, şimdi olduğu gibi her gün yeni 1000 arabayı yollara koyarsanız, -- istatiksel olarak araba pazarı dünyada en çok büyüyen pazar-- ve yarım milyon bisiklet birine hizmet ederken 3 milyar insan azalıyor. | TED | بعبارة أخرى، إذا وضعت في هذه الطرق، كما يحدث في الوقت الحالي، فهناك 1.000 سيارة جديدة كل يوم -- من الناحية الاحصائية فهي أكبر سوق مزدهر للسيارات في العالم. أما نصف بليون دراجة هوائية تستخدم بواسطة حوالي بليون وثلث نسمة بدأت في الانحسار. |
Öyle, oldukça zengin, hastaye bakarak bunu söyleyebilirsin. | Open Subtitles | أجل، مزدهر جدا وهذا واضح من هذا المستشفى |
zengin ve özgür olan yeni bir Irak inşa etmenize yardım edeceğiz. | Open Subtitles | في بناء عراق جديد مزدهر وحر فيالعراقالحرة... |
Bu gürleyen bir pazar. | Open Subtitles | إنه سوق مزدهر |