Bu sabah onu ofisinde ziyarete gitmen çok etkili olmuş. | Open Subtitles | يجب أن أقول إن زيارتك في مكتبه صباح هذا اليوم |
ofisinde yalnızdım, tavsiye raporları masasındaydı... ve ben de okudum. | Open Subtitles | لقد كنت في مكتبه وكانت الملفات على منضدته وقد قرأتهم |
Eğer onu gerçekten sinirlendirmek istiyorsan, onun ofisine kadar gidip, karşısında seks yapmalıyız. | Open Subtitles | أتعلمين اذا أردت اغضابه يجب ان نتبعه الي مكتبه و نمارس الجنس أمامه |
Kendimi onun ofisine kilitledim ama ne kadar vaktim kaldı, hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا متحصن فى مكتبه لكن لا أعرف كم بقى لى من الوقت |
ofisi uygun zamanları kontrol ediyor ya da öyle diyorlar. | Open Subtitles | , مكتبه يتحقق من المواعيد المتاحة أو هذا ما يدعونه |
ofisinden ayrılınca direk buraya geldi. Sadece etrafı kontrol et. | Open Subtitles | ،لقد غادر مكتبه وجاء مباشرة إلى هنا فقط انظر حولك |
Tek ihtiyacı bir kıyafet ve kravat ve bir de masasında bir hacı yatmaz birden "Bay Dufresne," eğer lutfederseniz oldu. | Open Subtitles | كل ما كان يحتاجه بدلة و ربطة عنق و فنجان قهوة على مكتبه وكان سيقول له لو سمحت يا سيد دفرين |
Az önce ofisinde düzüştük. Yarın da akşam yemeğine çıkacağız. | Open Subtitles | لقد تضاجعنا في مكتبه توّاً وسنتناول العشاء معاً ليلة غد |
Bazen onu geç saatlerde, ofisinde o şeye bakarken bulurdum. | Open Subtitles | بعض الأحيان أراه في وقت متأخر في مكتبه يحدق بها |
ofisinde verebileceği sadece tek bir iş var, bunu biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | لا يوجد سوى وظيفة واحدة شاغرة في مكتبه ، وأنت تعلم ذلك؟ |
Bu Annunzio'nun ofisinde pencerenin arasında sakladığı uğurlu bir Çin objesi. | Open Subtitles | هذه تعويذة صينية للحظ الجيد احتفظ بها انوزيو في نافذة مكتبه |
Bell'in ofisine bir tankla girip neler bildiğini öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أقود دبابة عبر مكتبه ، وأكتشف مالذي يعرفه |
Çünkü ben ofisine girdiğimi, kanıtları bulduğumu ve kazara kapıyı açık unuttuğumu ve kim olduğu bilinmeyen biri tarafından dayak yediğini sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد بأنني اقتحمت مكتبه ووجدت الادلة ثم تركت بابه مفتوحاً من دون قصد بعد ذلك اعتدى عليه شخصا ما و قام بضربه |
Her gün elimde pastayla ofisine uğrayacağım ve selam vereceğim. | Open Subtitles | كل يوم اتوقف عند مكتبه واحظر له الفطائر واقول مرحبا |
Rahul'un ofisi ve Seema'sı var. Ve ben herbirine sahibim. | Open Subtitles | راهول حصل على مكتبه و سيما وأنا حصلنا على بعضنا البعض |
Lowenstern.Seni tanıştırabilirim.ofisi caddenin karşısında. | Open Subtitles | لونسترن يمكنني ان اعرفك عليه مكتبه عبر الشارِعِ |
Üzgünüm. Bay Voss'un ofisinden aradılar ve yemeğe gelemeyeceğini söylediler. | Open Subtitles | عفوا , ولكن مكتبه دعا عادل أنه لا يصل الغذاء. |
Annem beni Brooklyn'e götürdü ve ihtiyar Doktor Solomon oradaydı masasında oturuyordu. | Open Subtitles | أخذتني أمي إلى بروكلين إلى الطبيب سولومون الذي كان جالساً خلف مكتبه |
Hayatı boyunca topal gezecek, çünkü Eddie, masasının altındaki tabancayla onu dizinden vurdu. | Open Subtitles | سيعرج بقية حياته لأن إدي أصابه في الركبة بمدفع كان يخبأه تحت مكتبه |
ofisinin 60 metre yakınına yaklaşamıyorum. | Open Subtitles | غير مسموح لي بالاقتراب من مكتبه بمسافة 200 قدم. |
Eğer şefinin buraya sabahtan gelmesini istiyorsan ve Ofisini bıraktığı gibi dağınık bulursun, | Open Subtitles | لذا إن أردت أن يأتي قائدك صباحاً ويرى مكتبه غير مرتب كما تركه |
Langlere uğradım. Oliver'la konuşmak için. odasında şu bina taslaklarından vardı. | Open Subtitles | وكان لديه تلك اللوحات الزرقاء على مكتبه وقال إنها لمول روستون |
Dr. Morgan telefona bakmaya gidince masasına Gordon'ın dosyalarını bıraktığını fark ettim. | Open Subtitles | عندما ذهب الدكتور مورغان ليجيب عن مكالمة رأيت ملفات جوردن على مكتبه |
Sana bir şey bırakmış mı diye neden çalışma odasına bir bakmıyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تذهبين إلى مكتبه لتتأكدي إن كان قد ترك شيء لك؟ |
Bütün günü ofisindeki lobide oturarak geçirdim, şaibeli bir iş teklifi sunmasını bekledim. | Open Subtitles | إذ قضيت اليوم كله في ردهة مكتبه بينما كان يتم صفقة عمل مريبة. |
Charlie hep doğru zamanlarda ofiste takılmayı nasıl beceriyor, tuhaf. | Open Subtitles | لقد توقفت عن البكاء إنه لمن المضحك كيف أن شارلي قد علق في مكتبه في الوقت المناسب |
Sonra, ofise uğramadan direk buraya gelmiş olabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | ثمّ ظننت بأنّه لربّمـا جـاء هنـا بدون الحـاجة لفتح مكتبه |
Olayı kökünden sarsacak önemli bir ipucu yakaladığını söyleyerek bürosundan fırladı. | Open Subtitles | و ركض خارج مكتبه قائلاً .أن لديه ما يؤدي إلى شق القضيه |