Ve ideal anlamında siyaset, daha iyi bir yaşama ve daha iyi bir topluma erişmek için ilişkiler ağımızı sürekli irdelememizdir. | TED | و السياسة في التفكير المثالي، هي الطريقة التي نوجه كلامنا بشكل مستمر لشبكة من العلاقات لتحقيق حياة أفضل و مجتمع أفضل |
Aralarındaki her çizgi iki insan arasındaki ilişki. Farklı türde ilişkiler. | TED | كل خط بينهم هو علاقة بين شخصين أنواع مختلفة من العلاقات. |
Dijital ilişkilerin bu genel çeşitliliği bağlamında güvenli bir şekilde ‘’yabancılığı’’ aramak bu yenilik için çok iyi bir temel olacaktır. | TED | وفي سياق هذا النطاق العريض من العلاقات الرقمية, البحث عن الغرابة بشكل آمن قد يكون وبشكل حسن أساس جديد لذلك الإبتكار |
Güvenlik teknolojisi, tehditler ve saldırılar bağlamında internet koruması dizayn etmeye, ve beni katı ilişkilerin içine hapsetmeye devam ediyor. | TED | تقنية أمنية تلو الأخرى تستمر في تصميم نظام حماية للبيانات متعلق بالتهديدات و الإعتداءات, تبقيني رهينة أنواع جامدة من العلاقات. |
Hak yönetmeliği artık sadece sahip olmakla ilgili değil. Karmaşık bir ilişki ağı ve kültürel yapımızın önemli bir parçası. | TED | الآن، إدارة الحقوق لم تعد مجرد سؤال بسيط عن الملكية. إنها شبكة معقدة من العلاقات وجزء مهم من المشهد الثقافي. |
Burası Amerika, o seksi, silahlı ve bayağı da iyi bağlantıları var. | Open Subtitles | حسنا ، هذه هي أميركا. إنها جذابة ولديها الكثير من العلاقات |
Gördüğünüz gibi, yeni bir takım toplumsal ilşkiler ve davranışlar ortaya çıkmaktadır, yeni fırsatlarınız var. Bazıları uzman aletçiler. | TED | كما ترون مجموعة جديدة من العلاقات الإجتماعية والسلوك يظهر، فان لديكم فرصاً جديدة. بعضها هي صانعي الأدوات. |
O dünyadaki hayvanlar ve bitkilerle ne tür ilişkileri vardır? | TED | أي نوع من العلاقات لديهم؟ مع الحيوانات والنباتات في هذا العالم؟ |
Beni aldatan ya da terk eden adamlarla korkunç ilişkiler dizisi yaşadım. | Open Subtitles | كان لدي سلسلة من العلاقات الفظيعة مع رجال قاموا بخيانتي أو رحلوا |
Her biri kendi başına tam değil, çünkü insanlar bir ilişkiler ağının parçası. | TED | كل منها غير مكتمل، لأنك مندمج بشبكة من العلاقات. |
Bir demokrasinin her katılımcısı bir ilişkiler ağının parçasıdır. | TED | أي ممثل في الديمقراطية هو مندمج بشبكة من العلاقات |
Ve insanlar arasında farklı türde ilişkiler var. | TED | و هنالك أنواع مختلفة من العلاقات بين الأشخاص |
Otelin halkla ilişkiler bölümünden bir bayan da oradaydı. | Open Subtitles | و كانت هناك أيضاً امرأة من العلاقات العامة للفندق |
Garip ilişkilerin olmuş galiba. | Open Subtitles | يبدو أنك مررت بالكثير من العلاقات الغريبة |
Kostümlü çocukların mutlu olması demek, anne-babalarının dostlarına bundan bahsetmesi, bu da daha çok ziyaretçi, bu da halkla ilişkilerin daha iyi olması demek. | Open Subtitles | فيعني هذا أصدقاء يتحدثون مع أصدقائهم، يعني المزيد من الأشخاص والكثير من العلاقات.. |
Halkla ilişkilerin bakış açısı için şirketi satmayışımızın gücümüzü göstermesi önemli. | Open Subtitles | الانطلاق من العلاقات العامة مهم جداً أن عدم بيع الشركة هو فهمها على أنها إظهار القوة. |
Bir dizi ilişki ve anlatı meydana getiren yapıları nasıl yaratabiliriz? | TED | كيف يمكن أن نبتكر هياكل تولّد سلسلة من العلاقات والروايات؟ |
10 yıl boyunca birçok ilişki kurdum. | TED | لقد بنيت العديد من العلاقات خلال ال 10 سنوات. |
Burası Amerika, o seksi, silahlı ve bayağı da iyi bağlantıları var. | Open Subtitles | حسنا ، هذه هي أميركا. انها مثيرة ولديها الكثير من العلاقات |
Profesör Kim, müdürünün çok iyi bağlantıları olduğunu söyledi. | Open Subtitles | البروفيسور (كيم) اخبرني أن المدير لديه العديد من العلاقات |
Sadece bana bir anlam duygusu verdiği veya Wikipedia da olduğu gibi daha çok dâhil olduğumuz yerlerde, bana bazı toplumsal ilşkiler sağladığı için. | TED | فقط لأنها مرحة. فقط لأنها تعطيني إحساس محدد بالمعنى، أو، في أماكن أكثر ضلوعاً، مثل ويكي بيديا، تعطيني مجموعة محددة من العلاقات الإجتماعية. |
Onların, bizim sahip olduğumuz gibi bir ilişkileri yok. | Open Subtitles | ليس لديهن ذلك النوع من العلاقات الذي لدينا |