Annenin bu dünyanın hakimi olması gerekiyordu, onun müthiş güç ve bilgeliğiyle. | Open Subtitles | أمي كانت من المفترض أن تكون حاكمة هذا الكوكب بقوتها العالية ومعرفتها |
Yani, bu seansın saf zevk üzerine olması gerekiyordu ama cazibe kısmen anlamla ilgili. | TED | إذاً، هذه الجلسة من المفترض أن تكون ممتعة لكن الروعة حقاً وإلى حد ما هي المعنى |
Tanrım! Stüdyoda olman gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ليست لك من المفترض أن تكون في الاستوديو ؟ |
- Gelemedim. Burada işinin başında olman gerekiyordu. Kimse ne yaptığının farkında değil. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون هنا لا أحد يعرف ماذا تفعل بحق الجحيم |
Kömür madenlerinde, bu kanarya madencilere yakın olmalıydı. | TED | في مناجم الفحم، هذه الكناري من المفترض أن تكون قريبه من عمال المناجم. |
Ama üniversiteye başladık ve üniversitenin arkadaşlarınız ya da inançlarınız yüzünden yargılanmadığınız bir ortam olması gerekiyor. | Open Subtitles | لكن تعرفون أننا في الجامعة هنا، والجامعة من المفترض أن تكون مكانا لا تكون محكوما فيه باعتقاداتك أو أصدقائك |
Aşağıda güç odasında olması gerekiyordu. | Open Subtitles | من المفترض أن تكون في حجرة الطاقة الكهربية |
7:30'da burada olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون هنا في الساعة 7: 30. |
Daha çok para lazım. - Bunun şiddet içermeyen bir anlaşma olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون هذه عملية خالية من العنف |
Bunların gizli test istisnaları olması gerekiyordu. Anlaşma böyleydi. | Open Subtitles | هذه من المفترض أن تكون مسألة إختبار سريّة, كان هذا هو الإتفاق. |
Uçakta olman gerekmiyor muydu doktor? | Open Subtitles | أليس من المفترض أن تكون على الطائرة الأن يا دكتور؟ |
David, erken döndün. Dansta olman gerekmiyor mu? | Open Subtitles | إذا, دايفيد لقد رجعت مبكرا أليس من المفترض أن تكون فى الحفلة؟ |
Danışmanlarla mülakatta olman gerekiyordu. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون الآن في مقابله مع المستشارين |
Emmet, hadi gidelim. Şu an sahnede olman gerekiyordu. | Open Subtitles | إيميت هيا بنا كان من المفترض أن تكون على المنصة الآن |
İtalya'da evlilik danışmanımızla seks yapıyor olmalıydı. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون فى ايطاليا تنام مع مستشار زواجنا |
Sizin suçunuz değil. Böyle olması gerekiyor. | Open Subtitles | لا علاقة لكم بالأمر إنّها الطريقة الّتي من المفترض أن تكون. |
Hayat iç karartıcı değil, heyecanlı olmalı. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن تكون الحياة كئيبة بل من المفترض أن تكون مثيرة |
Ama bu bizim ilişkimizde bir kilometre taşı olacaktı güya. | Open Subtitles | آجل ، من المفترض أن تكون علامة فارقة في علاقتنا |
Nuneaton'da olman gerekiyor. | Open Subtitles | كنت من المفترض أن تكون في نونيتون. |
Geçen cuma günü burada olmalıydın. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون هنا الجمعة الماضية |
Bunu geçici bir ilişki olması gerekirdi. | Open Subtitles | لقد لقد كان من المفترض أن تكون علاقة قصيرة. |
Zaten eski karınla arkadaş olmaman gerekiyor. | Open Subtitles | ما كان من المفترض أن تكون صديقاً مع زوجتك السابقة على كل حال |
Senin İsviçre'de olman gerekirdi serseri! | Open Subtitles | من المفترض أن تكون في سويسرا يا أبن السافلة. |
Senin onlarla olman lazım, tartışmaların içinde, söz sahibi olman lazım. | Open Subtitles | من المفترض أن تكون هناك تضع القواعد مع البقية |
Şu anda Joan'la ayrılıyor olman gerekmez miydi? | Open Subtitles | ماذا تفعلون هنا؟ ليست لك من المفترض أن تكون كسر مع جوان الآن؟ |
Kaba taşlar olması lazımdı. Seo Mundo sadece taşlar olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تكون حجارةٌ خام, سيو موندو قال بأنها مجرد أحجار كريمة. |