Deniz gergedanını görüntülemek için artık tek şans var, havadan. | Open Subtitles | كانت هناك الآن فرصة واحدة أخيرة لتصوير الكركدن من الهواء |
1895 yılında, Lord Kelvin havadan hafif uçan makinaların imkansız olduğunu söyledi. | TED | في عام 1895، أوضح اللورد كيلفين ان الآلات الطائرة التي تعتبر أثقل من الهواء هي من المستحيلات. |
Salonun her yanına tüp yerleştirdik, yere yakınlar, çünkü karbondioksit havadan daha ağır. | TED | لقد قمنا بتثبيت أنابيب في كل أنحاء هذا المسرح. قريبا من الأرض لأن ثاني أكسيد الكربون أثقل من الهواء |
Sanırım sadece diğerleriyle birlikte yürüyüş yapıp biraz hava almak istiyor. | Open Subtitles | أعتقد إنه يريد فقط أن يخرج من أجل القليل من الهواء |
havanın bir parçası veya gökyüzüyle başbaşa olmak için mı? | Open Subtitles | أن تكون جزء من الهواء وتكون انت و السماء واحد؟ |
Tüm sistemleri çökmüş olmasına rağmen içeride ne kadar havaları var? | Open Subtitles | كم من الهواء سيكون لديهم ؟ مع كل أنظمتهم المنهارة |
Peki ya yeteri kadar Temiz hava ve temiz su olmazsa? | TED | ماذا لو لم يتبق ما يكفي من الهواء النقي والماء العذب؟ |
İç giysi basıncı tutacaktır ama sadece 3 dakikalık havası kaldı. | Open Subtitles | درعها الأمامي سياحفظ على الضغط مرتفعا ، لكن لديها ثلاث دقائق فقط من الهواء. |
İşte karbondioksiti direkt havadan alırken yüzleştiğimiz zorluk bu. | TED | هذا هو التحدي الذي نواجهه عندما نجمع ثاني أكسيد الكربون من الهواء مباشرة. |
Kulağa çok kolay geliyor, havadan karbondioksiti çekip çıkarmak. | TED | تبدو عملية سحب ثاني أكسيد الكربون من الهواء سهلة جدًا، |
Bu yüzden burada düşünmemiz gereken tekrar geriye dönmek; havadan karbondioksiti çekip çıkarmak. | TED | ولذا فإن ما يجب علينا أن نفكر به الآن هو العودة لما قبل ذلك؛ وسحب ثاني أكسيد الكربون من الهواء. |
Dünya karbondioksiti deniz suyu, toprak, bitki hatta kayalarla doğal yollarla havadan çekiyor. | TED | الآن، تقوم الأرض بشكل طبيعي بإزالة ثاني أكسيد الكربون من الهواء عن طريق مياه البحر والتربة والنباتات وحتى الصخور. |
İnsanoğlunun hünerleri sayesinde kimyasal bir yaklaşımla havadan karbondioksit temizlemek için gerekli teknolojiye sahibiz. | TED | بفضل الإبداع البشريّ، لدينا اليوم التقنية لإزالة ثاني أكسيد الكربون من الهواء باستخدام طريقة مصنعة كيميائيًا. |
Bu yüzden soruyorum: Sizce bir yılda bir milyon ton CO2'nin havadan alınması için ne kadar enerji gerekir? | TED | لذا أطرح السؤال: ما مقدار الطاقة التي تحتاجها باعتقادك لإزالة مليون طن من ثاني أكسيد الكربون من الهواء في سنة محددة؟ |
CO2'yi doğrudan havadan yakalamak için bir elektrik santrali gerekir. | TED | تحتاج إلى محطة توليد طاقة كهربائية لتجمع ثاني أكسيد الكربون مباشرة من الهواء. |
Örneğin, kırılma, yani bir ışık demetinin havadan suya geçerken eğrilmiş gibi görünmesi. | TED | مثل الانكسار على سبيل المثال وهي النظرية التي تفسر سبب انحناء شعاع الضوء عندما يمر من الهواء إلى الماء. |
Kapıyı açtılar ve biraz temiz hava almak için uçaktan dışarı çıktım, bir adamın pist boyunca koştuğunu gördüm. | TED | استيقظت, فتحوا الباب, نزلت لأستنشق شيئا من الهواء المنعش, ونظرت لأجد رجلا يجري على الطريق |
James, o iyi. Sadece biraz hava almak istedi. | Open Subtitles | جيمس ، أنها بخير ، كانت تحتاج للقليل من الهواء |
James, o iyi. Sadece biraz hava almak istedi. | Open Subtitles | جيمس ، انها بخير ، كانت تحتاج للقليل من الهواء |
havanın ağırlığı yüzünden yaralanan çok fazla iyi insan var. | Open Subtitles | هناك فقط الكثير من الناس الجيدون اِنسحقـو من الهواء اِلثقيل |
Ama yeterli havaları var. | Open Subtitles | لكن لديهم ما يكفيهم من الهواء |
İhtiyacımız olan biraz Temiz hava. Hem bir tane marul da alırım. | Open Subtitles | القليل من الهواء المنعش هو كل ما نحتاجه، و سأجلب بعض الخس |
Yaklaşık olarak, 5 saatlik havası kaldı. | Open Subtitles | أوه، حوالي خمسة ساعات من الهواء المُتبقّي. الوقت يَمُر. |
Ayrıca binalarda enerji gereksinimi % 15 gibi olağanüstü bir düzeyde azalma olmaktadır, çünkü daha az temiz havaya ihtiyaç duyuyorsunuz. | TED | وكذلك إنخفاض في إحتياجات الطاقة للمبنى بنسبة 15 في المائة، لأنك بحاجة إلى كمية أقل من الهواء النقي |