Günümüzde, dünyanın her yerinde bu hastalıklardan birinin yok edilmesine hiç olmadığı kadar yakınız. | TED | لقد أصبحنا اليوم أقرب من ذي قبل للقضاء على واحد من تلك الأمراض في كل مكان حول العالم. |
Bilgisayar sesleri bazen çok gelişmiş olmayabiliyorlar, fakat bilgisayarımla hiç olmadığı kadar geniş çapta iletişim kurabiliyorum. | TED | ان اصوات الكمبيوتر .. لاتبدو احيانا متفائلة .. ولكن مع الحاسوب خاصتي يمكنني ان اتواصل بصورة واسعة جداً اكثر من ذي قبل |
her zamankinden çok daha fazla sayıda sümsük kuşu havada dolanıyor. | Open Subtitles | تطير طيور الأطيش في الهواء في أعداد أكبر من ذي قبل |
Zor zamanlarda, kadınların görkeme her zamankinden çok ihtiyacı var. | Open Subtitles | في الأوقات الصعبة, السيدات تحتاج الرونق أكثر من ذي قبل. |
6 estetik ameliyattan sonra, artık eskisinden daha iyi görünüyorum. | Open Subtitles | بعد ست جراحات بنائية، أصبح شكلي أجمل من ذي قبل |
Ama teknolojinin hükûmetin muhabirlerin haklarını ihlal etmesine izin verdiği gibi basın da teknolojiyi kullanarak kaynaklarını hiç olmadığı kadar iyi koruyabilir. | TED | ولكن مثلما سمحت التكنولوجيا للحكومة بالتحايل على حقوق المراسلين، يمكن للصحافة استخدام التكنولوجيا أيضاً لحماية مصادرها وحتى بطرق أفضل من ذي قبل. |
Beyin sarsıntısı, hiç olmadığı kadar korku çağrıştırmaya başladı. Bunu kendimden biliyorum. | TED | تثير كلمة ارتجاج المخ الخوف هذه الأيام أكثر من ذي قبل، وأعرف هذا شخصياً. |
Mal ve hizmetler ve insanlar ve sermaye sınır dışına gidiyor hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde ama Amerikanlaşma yerinde duruyor. | TED | تنتقل السلع والخدمات والبشر و رؤوس الأموال عبر الحدود أسرع من ذي قبل، أما الأمركة فلا. |
hiç olmadığı kadar yakışıklıydı... ..oldukça yakışıklı, kimse tanıyamadı... | Open Subtitles | لكنه بدأ أجمل من ذي قبل جميل جدا, لم يتعرف عليه احد |
Ama geri kalanlar, hiç olmadığı kadar zengin ve mutlu bir ülkeye geri döndü. | Open Subtitles | ولكن البقية عادت إلى بلاد أكثر ثراءً ورخاءً من ذي قبل |
Son görüntü teknolojisiyle birleştiğinde onları derinlemesine inceleyip hiç olmadığı kadar çok şey öğrenebildik. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أحدث التكنولوجيا التصويرية، تمكـَّنا من التحقق أعمق، و كشف المزيد أكثر من ذي قبل |
Raava'nın gitmesiyle Unalaq ve Vaatu, her zamankinden daha güçlü hale geldiler. | Open Subtitles | مع ذهاب رافا اونالاك و فاتو امتلكوا قوة اكبر من ذي قبل |
Bu yıl her zamankinden daha çok, Başkomiserim olduğunuz için şükrediyorum. | Open Subtitles | هذه السنة, أنا شاكرة أكثر من ذي قبل لكونك النقيب عليْ |
Fakat, artık bu müziği paylaşmanın her zamankinden daha fazla imkanı olduğu için heyecanlıyım. | TED | لكنني الان متحمس لانه يوجد فرصة اكثر من ذي قبل لمشاركة الموسيقى |
Yine de her zamankinden daha fazla yiyecek israf ediyoruz -- her yıl 36 tondan daha fazla. | TED | مع ذلك، فإننا نهدر الطعام أكثر من ذي قبل، أكثر من 80 مليار رطل في كل عام، لنكون دقيقين. |
her zamankinden daha güzel ve daha gençsin. | Open Subtitles | إطلاقًا، أنتِ أجمل وأكثر شبابًا من ذي قبل. |
eskisinden daha da şişmansın ve yeni bir tişört almaya paran yetmiyor. | Open Subtitles | أنت بدين أكثر من ذي قبل و لا تستطيع شراء قميص جديد |
Sandalı her satışlarında eskisinden daha kötü bir hal alıyor. | Open Subtitles | في كل مرة يبيع هذا القارب، يكون في وضع أسوء من ذي قبل. |
Kemiklerimiz kırıldığında, iyileşince eskisinden daha kalın ve sert olurlar. | Open Subtitles | عندما تكسر عظماً فهو يعود للنمو أكثر سماكةً وقوةً من ذي قبل |
Bana her zamankinden çok ihtiyacı vardı, ama aramıza bir şey girdi. | Open Subtitles | "كان بحاجة ألي أكثر من ذي قبل لكن شيء ما نشأ بيننا" |
Ve Lucy Fırtınası'ndan sonra ona her zamankinden çok ihtiyacımız var. | Open Subtitles | و في حالة قلة حيلتنا مع الإعصار لوسي فإننا نحتاجة أكثر من ذي قبل |