| Müvekkilim işbirliği yapmadan önce bazı şartların yerine gelmesini istiyorum. | Open Subtitles | قبل أن تتعاون موكلتي لا بد من تحقق بعض الاشتراطات |
| Söylemeniz gereken her şeyi dinleyeceğiz ancak Müvekkilim söylediklerinizin hiç birisine cevap vermeyecek. | Open Subtitles | سنستمع لاي شيء تريد قولهُ لكن موكلتي لن تُجيب على أي من أسئلتكَ |
| Müvekkilim ve Bay Sanchez arasında... herhangi bir bağlantı yok. | Open Subtitles | لا يوجد علاقة على الإطلاق بين موكلتي و السيد سانشيز |
| Bay Claypool, müvekkilimin ifade vermemesi için susma hakkını kullanmasını tavsiye ediyorum. | Open Subtitles | سيد كلايبول، أنصح موكلتي بالتمسك بحقها وفقًا للتعديل الدستوري الخامس بعدم الشهادة |
| Sayın yargıç müvekkilimin kötü niyetle sözleşme yaptığını iddia ediyorlar. | Open Subtitles | سيدي القاضي، إنهم يدعّون أن موكلتي قامت بالعقد بنيّة سيئة. |
| Müvekkilimi evinde sorgulamaya hiçbir hakkınız yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديكِ أيّ حق في إستجواب موكلتي في منزلها. |
| Anna'nın avukatı olarak imzalı vekâletnamem vardı ve hemen sınır kapısına gidip Müvekkilimle konuşma imkânı aradım. | TED | كنت أمتلك تصريح موقع لأُمثل محامي آنا، لذا ذهبت بسرعة لمنفذ الدخول لأرى إن كان بإمكاني التكلم مع موكلتي. |
| müvekkilime yapılanlara itiraz ediyorum. | Open Subtitles | انا اعترض على الطريقة التي تُعامل بها موكلتي |
| Müvekkilim, son kocasına bağlı olduğunu ve mutlu bir evlilikleri olduğunu açıkladı. | Open Subtitles | قالت موكلتي أنها كانت مخلصة لزوجها الراحل وأن حياتهما الزوجية كانت سعيدة |
| İddianıza göre, Müvekkilim Anna Buday'a bir adamın uyuşturucu verdiğini gördünüz. | Open Subtitles | إذًا أنتِ ادّعيتِ أنكِ رأيتِ رجلاً يعطي موكلتي آنا بوديه منشطات |
| Eminim ki Müvekkilim bir başkası için peruk bile takardı. | Open Subtitles | أنا واثقٌ بأنها لأجل رجلٍ آخر كانت موكلتي لترتدي شالاً |
| Müvekkilim teğmeni evine almıştır ancak bunu ve ona karşı hislerini gizlememiştir. | Open Subtitles | لقد إستقبلت موكلتي الملازم كادي ولم تخفي أنها تكن له... مشاعر معينة |
| Müvekkilim eve gittiğinde çiğnenmiş parçayı yerde buldu. | Open Subtitles | و بالوقت الذي ذهبت فيه موكلتي للمنزل و وجدت الطعام الممضوغ على أرضية المطبخ |
| Müvekkilim savunma hakkını kullanmaya karar verdi ve tüm sorularınıza cevap verecek. | Open Subtitles | موكلتي وافقت على الإقرار بالحيازة وإجابة أي سؤال |
| müvekkilimin senin desteğine ihtiyacı var. | Open Subtitles | حسنا .. انس هذا الأمر .. موكلتي تحتاج تأييدك |
| müvekkilimin eşi ve altı yaşındaki oğulları Henry'nin babası. | Open Subtitles | زوج موكلتي.. سيليستي وود ووالد ابنهما هنري في السادسة من عمره |
| Eğer bunu yaparsanız göreceksiniz anlamsız ölümler azalacak müvekkilimin eşi gibi başka kurbanlar. | Open Subtitles | إذا فعلتم.. فسوف ترون حوادث قتل أقل مثل ما حدث لزوج موكلتي جاكوب وود |
| -Sayın Yargıç müvekkilimin mahkemede bulunma hakkı var. | Open Subtitles | حضرة القاضي, موكلتي مخولة بالطبع في يومها بالمحكمة |
| Ama aslında, Müvekkilimi takip eden sizdiniz, değil mi dedektif? | Open Subtitles | لكن، في الحقيقة، كان أنت من يتبع موكلتي أليس كذلك،أيها المحقق؟ |
| Müvekkilimle kısa bir görüşme yapmak için savcıdan talepte bulundum. | Open Subtitles | سألت المدعي العام إذا أمكنني الحصول على إجتماع قصير مع موكلتي وأنا وهي |
| Profesyonel adalet anlayışımın müvekkilime karşı olan hislerim tarafından gölgelenmesine itiraz ediyorum. | Open Subtitles | انا اعترض على أني جعلت نظرتي للقضية كمحام خبير مشوشة بسبب مشاعري نحو موكلتي |
| Ama şunu bilin ki Müşterim bu talebi değerlendirecek olursa parası sizden çıkar. | Open Subtitles | حسناً حسناً , ولكن لعلمك حتى إذا كانت موكلتي ستفكر بهذا الطلب ؟ |
| Kendimi müşterime parasını geri ödemekle yükümlü hissettim. | Open Subtitles | شعرت أني ملزمة بأن أعيد نقود موكلتي |
| Onu müvekkilimden uzak tut. Böyle engeller çıkarırsan seni koruyamam. | Open Subtitles | أبقها بعيدة عن موكلتي لن استطيع حمايتك ان أثرتهم هكذا |