Ve bilirsiniz ki, burada oturduğunuz zaman sizin zemininizde bir şeyler olursa, sadece Ona doğru gözlerinizi hareket ettirirsiniz. | TED | ولهذا السبب ، وكما تعلمون ، اذا كنت جالسا هنا ويحدث شيء ما خلفك ، فستوجه نظرك مباشرة نحوه. |
Ona ilgi duymaman için bir sürü sebep varken niye duyduğunu soruyorum. | Open Subtitles | لديكِ كل الأسباب لكي لا تنجذبي نحوه ولهذا السبب سألتُ هذا السؤال |
Bu çocukta Ona bu kadar çekici gelen ne var? | Open Subtitles | ما الأمر المميز بهذا الطفل والذي جعله منجذبا نحوه ؟ |
- Evet. Neredeyse ölüyordu ve ben üzerine atladım, çok romantikti. | Open Subtitles | كان سيقتل تقريباً و أنا اندفعت نحوه, كان الوضع رومانسياً جداً |
Ama onunla yüzleşene kadar, gölgesi nereye gidersen git seni takip edecek. | Open Subtitles | ، لكن حتى تُواجه مشاعرك نحوه فسيظل ظله يلحق بك أينما ذهبت |
Geçen gün, ayakkabılarına baktığımda... öyle kötü kokuyorlardı ki, Onun için üzüldüm. | Open Subtitles | عندما رأيت حذائه بالمرة الماضية كانت رائحته كريهة جدا فشعرت نحوه بالأسى |
Donup kaldım. Sonra yanına gidecek cesareti buldum. | Open Subtitles | لم اقوى على الحراك من مكاني ولكن سرعان ما اتتني الشجاعه واتجهت نحوه |
Hastanın katil olduğunu öğrendikten sonra Ona karşı hislerin de değişecek. | Open Subtitles | انتي ستعلمين ذلك، ان مريضك قاتل وستعملين على تلوين شعورك نحوه |
Yani, evet bir geçmişimiz var ve evet Ona karşı duygularım var. | Open Subtitles | لذا نعم, هنالك تاريخ لنا معاً ونعم, ما زلت أملك مشاعر نحوه |
Ona doğru yürüyün, elini tutun ve "Bunu ödünç alabilir miyim?" deyin. | Open Subtitles | امشي نحوه ، وخذي بيده وقولي : هل يمكنني ان اقترض هذا |
Gerçekten ilham veren yüksek teknolojili bir gelecek hayal edip Ona doğru yönelmeyi deneyelim. | TED | دعونا نتصور مستقبلاً ملهمًا بتكنولوجيا عالية ونحاول التوجه نحوه. |
Annesi hemen yanında, bu yüzden oyuncağı Ona verip kişiyi değiştirebilir, fakat kumaşın ucunda başka bir oyuncak daha bulunacak ve kumaşı kendine çekerek oyuncağı değiştirebilir. | TED | والدته حاضرة هناك، لذا يمكنه أخذ اللعبة وتقديمها لتغيير الشخص، ولكن ستكون هناك لعبة أخرى أيضاً في نهاية ذلك القماش، ويمكنه سحب القماش نحوه وتغيير اللعبة. |
Cesur atları üzerinde Ona doğru sürdüler ve saldırdılar. | TED | وتوجهوا نحوه راكبين جيادهم الشجاعة وهاجموا. |
Elbiselerimi çıkarıp üzerime çıktığında, Ona karşı hissettiğim şükran çok geçmeden dehşete dönüştü. | TED | لكن الامتنان الذي شعرت به نحوه سرعان ما تحول إلى رعب حيث شرع في خلع ملابسي وصار فوقي. |
Çünkü, bir erkeğin atlama havuzunda görmek isteyeceği en son şey, kankasının takımlarının saatte altmış kilometre hızla üzerine gelmesidir. | Open Subtitles | لأن آخر شيء يريد أن يشاهده الرجل وهو في المسبح.. هو مؤخرة صديقه منطلقة نحوه بسرعة 40 ميلاً في الساعة |
Fitoplanktonun klorofili, yani yeşil renk, üzerine mavi ışık tuttuğunuzda kırmızı ışık salınımı yapıyor. | TED | والكلوروفيل النابع عن العوالق النباتية، وهو أخضر، يبعث لونًا أحمر عندما تُشع نحوه لونًا أزرق. |
üzerine doğrulu 4-5 silah var bu yüzden onu almaya çalışmayın. | Open Subtitles | اربعة او خمسة بنادق موجهه نحوه لذلك لاتحاول الاقتراب منه او تحريكه |
Ve Ona karşı başka şeyler hissetmeye başladım, onunla başka şeyler yapmak istedim. | Open Subtitles | وبدأت أشعر بأشياء أخرى نحوه والتي أريد أن أفعلها من أجله |
Şu Ashby herifi üzerindeki gayretin onunla oynaşman, ufak tatlı gülücükler sunman sürtünüşlerin, ara sıra dokunuşların bu geceyi öyle kapatacaksın gibi gelmişti bana. | Open Subtitles | ذلك الاسلوب الذى اتبعته مع آشبي المغازلة ، وتلك الابتسامة الصغيرة الحلوة نظاراتك نحوه ولمسه من حين لآخر |
Geçen gün, ayakkabılarına baktığımda... öyle kötü kokuyorlardı ki, Onun için üzüldüm. | Open Subtitles | عندما رأيت حذائه بالمرة الماضية كانت رائحته كريهة جدا فشعرت نحوه بالأسى |
Maalesef, Beatrix prosciutto'yu açmaya gittiğinde, Ajax Onun için bir hamle yapıyor. | TED | للأسف ، عندما تبدأ بسط اللحم المحفوظ يندفع أجاكس نحوه. |
Bu yüzden çok heyecanlandım ve koşarak yanına gidip kurtulmuşsun, dedim. | Open Subtitles | لذلك انا كنت فرحة جداً وركضت نحوه وقلت له "لقد نجوت" |
İfademden önce, güya sarılmak için beni yanına çekti. | Open Subtitles | قبيل افادتى جذبني نحوه لكى يبدو وكأنه كان يعانقني |