Merkez Komutanlığı çaresiz bırakan saçmalık tam da bu işte. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط نوع من الهراء الغير المنطقي الذي يدفع القيادة الامريكية الوسطى بعرض الجدار اللعين |
Çünkü ateş eden kişi üniforma giymiyor olsaydı olay tam da bu olurdu. | Open Subtitles | لأن هذا هو بالضبط ما كان سيحدث لو لم يكن مطلق النار يرتدي الزي العسكري |
Evini aynen bu şekilde tahmin ediyordum. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط ما تصورت عليه منزلك |
aynen öyle. Vaktim yok. Evde daha büyük sorunlarım var. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط ، لا أستطيع إيجاد وقت عندي مشاكل في البيت |
İşte tam olarak çöpe atmanız gereken bir zımbırtı. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط الهراء الذي يجب عليكم نسيانه |
Gerçekte de bu aslında şu anda benim konuşmamı dinlerken sizlerin beyinlerine olan şey. | TED | وفي الواقع، هذا هو بالضبط ما يحدث الآن في دماغك حينما تستمع إلى صوتي وأنا أتكلم. |
İşte bu, sürdürülebilir malzemeleri tasarlarken, tam da ilgi duyduğum türden bir süreç. | TED | الآن ، هذا هو بالضبط نوع العملية التي أنا مهتمة بها ، عندما كنا نفكر بالمواد المستدامة. |
Bu tam olarak, onun yarattığı karmaşık bir labirente benziyor. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط نوع المتاهات المعقدة الذي يمكن ان يصنعها |
Evet, bende tam olarak bunu size göstermeye geldim. | Open Subtitles | حسنا، هذا هو بالضبط ما كنت جئت هنا للتباهي. |
- Yapmamız gereken tam da bu. | Open Subtitles | داخل المجمع هذا هو بالضبط ما يتعين علينا القيام به |
Biliyor musun, aklımdan tam da bu geçiyordu. | Open Subtitles | هل تعرف لماذا؟ هذا هو بالضبط ما كان يدور في خلدي. |
İşte tam da bu tip bir uzmanlığa ihtiyacımız var. | Open Subtitles | كما ترون، هذا هو بالضبط نوع الخبرة التي نحتاجها، |
Tamam, işte tam da bu yüzden Annemin gelmesini istememiştim. | Open Subtitles | حسناً، هذا هو بالضبط سبب عدم رغبتي بمجيء والدتي |
Bunları mahkemeye çıkmaya ikna edebilirsem yapmamız gerekecek olan şey tam da bu. | Open Subtitles | لأنه بعد أن أتحدث مع هؤلاء في مجلس الإدارة, هذا هو بالضبط ما سيكون علينا فعله. |
- Yapmamız gereken tam da bu. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط ما يتعين علينا القيام به |
Ama evet, aynen bu şekilde. | Open Subtitles | ولكن , نعم , نعم هذا هو بالضبط |
Katie'ye yaptığın da aynen bu. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط ما تفعلونه ل كاتي . |
aynen öyle. Otobüste bomba var. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط هناك قنبلة على هذا الباص |
aynen öyle yapacağız, hilekâr kız. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط ما نحن نحن ننوي القيام به ايتها الفتاة الغشاشة . |
Evet, işte tam olarak hoşuma gitmeyen de bu. | Open Subtitles | نعم، حسنا، هذا هو بالضبط ما أنا لا أحب حول هذا الموضوع. |
İşte tam olarak bunu söyleyecektiniz. | Open Subtitles | أي ملعب الجديد؟ هذا هو بالضبط ما ستقوله |
Sahip olmadığımız şey de bu zaten. | Open Subtitles | حسناً .. هذا هو بالضبط ما لا نملكه ، يا دكتور |
Gördün mü, işte bu yüzden ortaklıklardan nefret ediyorum. | Open Subtitles | انظر، هذا هو بالضبط لماذا أنا أكره الشراكات. |
Ama sana garanti ederim Bu tam olarak nedendir Güvendesin | Open Subtitles | ولكن أؤكد لكم أن هذا هو بالضبط لماذا كنت آمنة. |
Benle ya da bensiz, Alec'le ikiniz tam olarak bunu yapacaksınız. | Open Subtitles | مع أو بدون لي، هذا هو بالضبط ما كنت وأليك تنوي القيام به. |
bu tam da diğer Ted'in önüne geçmemizi istediği tarzda bir durum. | Open Subtitles | هذا هو بالضبط الشيئ الذي أردنا تيد أن نمنعة |