Senenin en onemli derslerinden biri bu oldu, iyi bir insanmis gibi gorunmeye calistikca, yavas yavas daha iyi bir insana donustum. | TED | كان هذا واحد من الدروس الضخمة كنت تقريبا اتظاهر باني شخص جيد و اصبحت شيئا قليلا من شخص جيد. |
Bana göre zamanımızın en önemli sorularından biri bu. | TED | بالنسبة لي، هذا واحد من أهم الأسئلة في عصرنا |
İşte buradaki. İncelediğim kadarıyla Bir tane daha var. | TED | اذاً, هذا واحد. وهناك واحد آخر قمت بدراسته. |
Artık dert etmeyeceğimiz Bir tane daha oldu. | Open Subtitles | حسناً، هذا واحد آخر لايجب علينا أن نقلق بشأنه |
Çavuş Jakes'e saygım sonsuz ama Bu sefer hata ediyor. | Open Subtitles | كل الاحترام الواجب للرقيب جيكيس، لكنه حصل على خطأ في هذا واحد. |
Bu sefer suçu kendi üzerime alayım. | Open Subtitles | تعلمون، اسمحوا لي أن أغتنم الحرارة على هذا واحد. |
Bu seferki, yanında bir de arkadaş getirmiş. | Open Subtitles | أحسب لا أحد لماذا. هذا واحد جلبت شركة صغيرة معه. |
Zaten almak zorunda kaldığım birçok taktik karardan bir tanesi. | Open Subtitles | هذا واحد من القرارت التكتيكية التي تعيّن علي إتخاذها بالفعل. |
Bunda standart prosedürü takip etmemiz gerek, tamam mı? | Open Subtitles | ونحن في حاجة لمتابعة مستوى الإجراء على هذا واحد ، حسنا؟ |
Burası çalışma bölgelerimizden birisi ve daha iyi bir fikir edinebilmeniz için buradaki mavi leke iş arkadaşlarımdan birisi. | TED | هنا واحد من مواقعنا الميدانية، ولإعطائكم نوع من التصوّر، هذه البقعة الصغيرة الزرقاء هنا، هذا واحد من زملائي. |
Sahiden de, sallamiyorum bunu bindigim en güzel teknelerden biri bu. | Open Subtitles | بصدق. أنا لا أمازحك هذا واحد من أروع القوارب التي صعدت على متنها |
Sahiden de, sallamiyorum bunu bindigim en guzel teknelerden biri bu. | Open Subtitles | بصدق. أنا لا أمازحك هذا واحد من أروع القوارب التي صعدت على متنها |
Sadece Bir tane içtim, bunu saymazsak ve ondan öncekini de ve makyajımı yaparkenki büyük olanı da... | Open Subtitles | لقد كان واحد فقط، عد هذا واحد واحد قبل أن |
Adamın birinin, taşaklarını deriyle örttüğü Bir tane vardı mesela. | Open Subtitles | وكان له هذا واحد حيث يلتف هذا الرجل الكرات له في الجلد. |
Bu sefer Jordan'a katılmak zorundayım. | Open Subtitles | حتى وأنا قد ستعمل للذهاب مع الأردن على هذا واحد. |
Bu sefer ki mutlaka bir yerlere gidecek. | Open Subtitles | نعم. أعتقد أن هذا واحد هو بالتأكيد ستعمل تذهب إلى مكان ما. |
Farelerden ve temsil ettikleri her şeyden nefret etsem de Bu seferki, bayağı iyi direndi. | Open Subtitles | بقدر ما أكره الفئران وكل ما يمثلونه، هذا واحد طرح معركة جيدة. |
Bu seferki ulaşacak! | Open Subtitles | هذا واحد هو الحصول من خلال. ومن. |
Normalde istek kabul etmem ama Bu seferki ilgimi çekti. | Open Subtitles | أنا لا أقبل الطلبات ولكن هذا واحد يهمني |
Bu, Nairobi'de öldürülen 6 aslandan bir tanesi. | TED | هذا واحد من الأسود الستة الذين قتلوا في نيروبي. |
Bunda değil. | Open Subtitles | ليس على هذا واحد. |
Bu arada modern mikrobiyolojide bu, en temel buluşlardan birisi. | TED | وبالمناسبة، هذا واحد من أكثر الاكتشافات أهمية في علم الأحياء المجهرية الحديث. |