Tatlım, üzgünüm ama seni götüremem. Aşağıda bir sürü tehlikeli malzeme var. | Open Subtitles | عزيزتي لا استطيع ان اسطحبكِ معي للاسفل هنالك العديد من المواد الخطرة |
Depo sanayi bölgesinde olduğu için etrafta bir sürü benzer araç var. | Open Subtitles | بما أن المخزن في منطقة مصانع يوجد هنالك العديد من السيارات المتشابهة |
Biz ise bir yağmur ormanını böyle görüyoruz, kaleydoskopik renkler bizlere birbiriyle yaşayan birçok tür olduğunu söylüyor. | TED | هذا هو كيف نرى الغابة الممطرة في لون يخبرنا أن هنالك العديد من الكائنات الحية تعيش مع بعضها. |
Şu anda söyleyebileceğim çok şey var. | Open Subtitles | هنالك العديد من الأشياء يمكنني قولها الآن |
Göremediğim için, yapamadığım bir çok şeyin olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. | TED | ربما تظنون أن هنالك العديد من الأشياء التي ليس بوسعي القيام بها لأنني لا أستطيع أن أرى. |
Onlardan çok fazla var, değil mi? | Open Subtitles | هنالك العديد منهم، ألا تعتقدين ذلك؟ |
bir sürü örnek var ve size birini vereceğim, pek sevdiğim bir örnek değil: sigorta. | TED | هنالك العديد, العديد من الأمثلة وسوف أعطيكم واحداً هذا هو ليس مثالي المفضل: التأمين. |
Gerçekte ise bir sürü fırın-robot var ve kaç nesil olduğunu ya da soy ağaçlarının nasıl olduğunu bilmiyorsun. | TED | في الحقيقة، هنالك العديد من الأفران الآلية، وأنت لا تعلم كم جيل هنالك أو كيف تبدو شجرة العائلة. |
Piyasada bir sürü zarif, çok iyi robotik eller var. Sorun ise onların çok pahalı olması, onbinlerce dolar. | TED | هنالك العديد من الأيدي الآلية المميزة والجيدة جدا في السوق ولكن المشكلة أنها غالية الثمن جداً .. أي نحو 10 آلاف دولار |
Dua etmek haricinde yapabileceğimiz bir sürü şey var. | Open Subtitles | هنالك العديد من الأشياء يمكننا فعلها بالإضافة إلى الصلاة |
Bu ülke hakkında tartışmamız gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | هنالك العديد من القضايا التي سيكون علينا مناقشتها في هذا البلد |
Yani, onlardan bir sürü var, ama biz cadıyız değil mi? | Open Subtitles | أعني، بالتأكيد هنالك العديد منهم لكننا ساحرات، أليس كذلك؟ |
Artık biliyoruz ki birçok hayvan da bunu yapabiliyor. | TED | هنالك العديد من الحيوانات التي تفعل ذلك. |
İyi ki, tüketebilecekleri birçok ipekotu cinsi var ve tüm bu ipekotlarında kardenolitler var. | TED | لحسن الحظ، هنالك العديد من الصقلاب يمكن أن تأكلها، وجميع هذه الصقلاب تحتوي مادة الكاردينوليد. |
Bir yanda, yüzyıllar boyunca birçok insan tüzel şey olmuştur. | TED | على الجانب الواحد. كان هنالك العديد من البشر على مدى عدة قرون و الذين كانوا اشياءا شرعية. |
-Yapılacak çok şey var. gelebilmemden önce. -Birlikte çalışarak yapabiliriz. | Open Subtitles | هنالك العديد من العمل , علي فعله بامكاننا ان نفعل ذلك العمل سوية |
Orada yapma şansımın olmadığı bir çok şey var. | Open Subtitles | هنالك العديد من الأمور التي أنوي القيام بها هناك |
Burada her şeyin hoş kalmasını istediğinizi biliyorum ama çok daha güzel olan o kadar çok şey var ki. | Open Subtitles | ...أعرف أنك تريد أن تبقي على السرور هنا ...لكن هنالك العديد من الأشياء أفضل بكثير |
Üzerimizde Landsraad'ın bir çok büyük sarayların içine alan yükseklik sınırları var. | Open Subtitles | هنالك العديد من الجيلد حولنا والعديد من اسر لاندسرااد |
Ama Kırk Yedi Numara ile ilgili bir çok belirsizlik mevcut. | Open Subtitles | لكن ما زال هنالك العديد من الأمور المحيرة بشأن العضو رقم 47 |
Onlardan çok fazla var... | Open Subtitles | هنالك العديد منهم |
Çok çok fazla var. | Open Subtitles | هنالك العديد منها. |