Açıkça, insanların bizi nasıl değerlendireceği kaygısı insan olmanın büyük bir parçası. | TED | كما يتضح، فقلقنا من تقييم الآخرين لنا هو جزء كبير من بشريتنا. |
Bunun da anlaman gerekenlerin bir parçası olduğu aklına geldi mi? | Open Subtitles | هل حدث معك بأن هذا أيضاً, هو جزء لما عليك فهمه؟ |
Düşmancılık senin oyununun büyük bir parçası öyle değil mi? | Open Subtitles | العداء هو جزء هام جدا من المداعبة ، أليس كذلك؟ |
Belki de bir şeyi kendin öğrenmek aydınlanma yolculuğunun bir parçasıdır. | Open Subtitles | قد يكون تعلم المرء بنفسه.. هو جزء من الرحلة إلى التنوير |
Fakat bu çok büyük ve hantal, bu güvenlik kısmı ve hiç kimse onun sahip olduğumuz reaktörlerden daha ucuz olacağını düşünmüyor. | TED | ولكنه كبير وضخم حقًا، هذا هو جزء من السلامة، ولا يعتقد أحد بأنه سيكون أرخص من أي وقتٍ مضى من سعر المفاعلات التي لدينا. |
Eş cinselliğimi özümsemek kırsallığın bir parçam olduğunu ve benim de onun silinemez bir parçası olduğumu anlamaktır. | TED | إن توطين غرابتي يعني استيعاب أن الريف هو جزء مني، وأنا جزء لا يتجزأ منه. |
Yani, insanları cinayete kışkırtmak iyi işin bir parçası, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً تحريض الناس على القتل هو جزء من ذلك العمل المربح؟ |
Bak, iyi veya kötü, o bu ailenin bir parçası. | Open Subtitles | للأفضل أو الأسوأ من ذلك هو جزء من هذه العائلة |
Booth Hill'la ilgili gelişmeler planlama bürosunu içine alan tezgâhın bir parçası. | Open Subtitles | تطوير بوث هيل هو جزء لا يتجزأ من مخطط الإسكان التابع للمجلس. |
Bu olayın daha geniş çaplı bir olayın parçası olduğunu söyleyebilir misiniz? | Open Subtitles | بالرغم من ذلك، أنا أشعر بالفضول، أأنت تقول أن الحادث هو جزء |
...bu, Afrika'nın doğal politik mirasının bir parçası. | TED | هو جزء من التراث السياسي لسكان إفريقيا الأصليين. |
Bu yüzden notlarımın olması, düşünme sürecimin bir parçası ve yazdıkça ne gördüğümü keşfediyorum. | TED | أن يكون لدي ملاحظاتي هو جزء من عمليتي الفكرية، كما أني أكتشف ما أشاهده خلال كتابتي. |
Hayır, doktor bu sürecin çok önemli bir parçasıdır, inan bana. | Open Subtitles | لا, الدكتور هو جزء هام جداً من هذه العملية, ثقي بي. |
Bu, bilim ve din arasındaki çelişkinin büyük bir parçasıdır. | Open Subtitles | هذا هو جزء كبير من التناقض بين العلم و الدين |
Bu, Deniz Canlıları Sayımı adında çok daha büyük bir programın parçasıdır. Ve onlar, Dünya'nın her yerinde etiketleme yapıyor olacak. Molalar da bu programa dahil olacaktır. | TED | هذا هو جزء من برنامج أكبر من ذلك بكثير تسمى تعداد الحياة البحرية، حيث سنتعرض لوضع علامات في جميع أنحاء العالم ومولا ويذهب اليها ويدخل في ذلك. |
Fakat bu olayda, karşılaştığımız sorunun sadece küçük bir kısmı bununla ilgili. | TED | ولكن في هذه الحالة، هو جزء صغير فقط من المشكلة التي نتعامل معها. |
O benim bir parçam ve onu ne size ne de bir başkasına vermeyeceğim! | Open Subtitles | هو جزء منّي وأنا لا أعطيه إليك أو أي شخص آخر |
Büyükelçinin kızlarını kaçıran adam Filipinli bir terörist grubun üyesi. | Open Subtitles | الرجل الذى خطف بنات السفير هو جزء منمجموعةإرهابيةفلبينية. |
Ajan Lee, 8 saat sonra dönün lafının neresini anlamadın? | Open Subtitles | وكيل لي، ما هو جزء تكون "مرة أخرى في ثماني ساعات" لم تفهم؟ |
Bu geleneklerin bugün ne ifade etmesi gerektiğine karar vermek tarihi yargılamanın büyük bir kısmıdır. | TED | والتساؤل فيما يجب أن يكون معنى هذه العادات في الحاضر هو جزء كبير من وضع التاريخ أمام المحاكمة. |
Ama hükümdarı efsaneden ayırmak tarihi mahkemeye çıkarmanın bir parçasıdır. | TED | لكن فصل الحاكم عن الأسطورة هو جزء من وضع التاريخ في المحاكمة. |