Bir organizasyona sahip olmayan Devlet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bazı şeyleri elde edemeyecegini bilerek degil ne yapılması gerektigini biliyordu. | Open Subtitles | ومع عدم وجود التنظيم الكافي وعلمه بأن وزارة الخارجية لم تستطع تنفيذ أمور كان هو يعلم ،جيدًا أنه لابد من تنفيذها |
Son kurban hakkında çok şey biliyordu ve cesedi görmekten etkilendiğini itiraf etti. | Open Subtitles | ، هو يعلم عن الضحية الأخيرة . و هو إعترف بنزوله لرؤيتها ميتة |
O gece onu evine bırakmıştım yani lokantadan ayrıldığımı O biliyor. | Open Subtitles | أوصلته إلى منزله تلك الليلة لذلك هو يعلم أني غادرت المطعم |
ama sen acımasızlığını gösterdin. 'O biliyor kim...' bunlar onun son sözleriydi. | Open Subtitles | ولكنك اصبحت ، قاسياً هو يعلم ،هذه أخر كلمه له قبل الموت |
Kolun orda olmadığının farkında, ama yine de bu hissetme deneyimi hasta için sürükleyici. | TED | هو يعلم أن الذراع ليست هناك ولكن، مع ذلك، إنها تجربة مثيرة للحسية للمريض. |
En azından senin cadı olduğunu biliyor. Bir şey saklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الأقل هو يعلم أنك ساحرة ليس عليك أن تخفي أي شيء |
O büyümek zorunda kalacak ve o bilir Babasının televizyonda kendini patlattı O | Open Subtitles | سيكون عليه أن يكبر و هو يعلم أن أباه فجر نفسه على التلفاز |
Belki artık iyi olmaya çalıştığını biliyordur. | Open Subtitles | وربما هو يعلم الآن بأنك تحاول أن تكون طيباً |
Ona bir baksana. Sence ne yaptığını Biliyor mu? | Open Subtitles | انظر اليه, هل تعتقد حقاً هو يعلم ماذا يفعل؟ |
Vargas minibüste uyumadıysa düşündüğünden daha çok şey biliyor olabilir. | Open Subtitles | لذا ,حتى لو أن -فرغاس- ينام في مؤخره الشاحنات هو يعلم اشياء اكثر مما يعتقد انه يعرفها |
Başka biri olduğunu ve hep olacağını biliyordu. | Open Subtitles | هو يعلم بأن هناك شخص آخر دائمًا سيكون هناك ، حتى لو لم تعد |
Anne, babam Jake' in bu paraya biriktiremeyeceğini biliyordu. | Open Subtitles | ماما.. هو يعلم ان جاكوب لا يدخر النقود مع الوقت هو يعلم بذلك |
O biliyor ki... İnşaat projelerimin içine sıçıyor. | Open Subtitles | هو يعلم انه يقوم بالعبث بعمليات البناء الخاصه بي |
O biliyor sen de biliyorsun. | Open Subtitles | هو يعلم هذا ، وأنتِ تعلمين هذا |
dedi. Tabii ki o aptal değil, gerçek olmadığının farkında. | TED | لكنه ليس غبيا. هو يعلم أنها غير حقيقية. |
Varlığın farkında ise doğayla uyum içinde olmalıdır. | Open Subtitles | هو يعلم أنه إذا أراد أن يكون للشيء حضور، فلابد أن يأخذ برأي الطبيعة. |
Burayı çekip çeviren sensin ve o da bunun farkında. | Open Subtitles | و هو يعلم هذا هذا لايهم،دايفيد،إنه رئيسي |
Onun bir ayna yansıması olduğunu biliyor ama bu canlı bir duyu deneyimi. | TED | هو يعلم أنها انعكاس مرآة ولكنها تجربة حسية حية. |
Senin iyi olduğunu biliyor ve sevgilerini gönderdi ve iş birliği yapmak istiyor. | Open Subtitles | هو يعلم أنك بخير وهو يرسل حبه وهو يريدك أن تتعاوني معنا |
Adını biliyor bir, yüzünü biliyor iki, nereli olduğunu biliyor üç ve uzmanlığını biliyor dört. | Open Subtitles | الآن هو يعلم : اسمك ، وجهك ، مدينتك ، وخصوصياتك |
buranın başına geçtiğimden beri gazetedeki her kopyanın yanlışını bilir. oku. | Open Subtitles | هو يعلم ما هو الخطأ فى إصدار كل نسخة منذ أن توليت المسئولية ، اقرأ الصحيفة |
Sadece "aynısından" diyeceğim. O biliyordur. | Open Subtitles | حسنا, سأقول له, نفس الطلب, هو يعلم المطلوب |
Bir striptiz kulübü olmadığını Biliyor mu? | Open Subtitles | هو يعلم أنه ليس ناد ٍ للتعر أليس كذلك ؟ |
Ve şimdi o da, senin hakkında bir şey biliyor. | Open Subtitles | و الآن هو يعلم شئ ما عنك. |