Gerçek şu ki, grupta gördükten sonra Andrew'a kalbim ısındı. | Open Subtitles | الحَقيقَة هيَ. بعدَ رُؤيتِهِ في المَجموعَة. لقد مالَ قَلبي لآندرو |
O da geçmişinde mi yoksa her an şu kapıdan girebilir mi? | Open Subtitles | هل هيَ حقاُ في ماضيكَ؟ أو هيَ على وشكِ القدومِ من الباب؟ |
Uyarı Merkezi onun sinyalini alıyordu uydudan gelen gerçek beslemeyi değil. Bu olay başladığından beri yanlış veri aktarımı yapıyordu. | Open Subtitles | المركز التقط إشارتها هيَ وليس من الأقمار الصناعية يبدو أنها من تقوم بإرسال البيانات الخاطئة منذ أن بدأ هذا الأمر |
Ben de onun için bunu fotoğraflamaya karar verdim ve bu da yarattığım şey. | TED | قرّرتُ إذاً أنْ أصوّرَ الخنفسة لهُ وهذهِ هيَ الصّورةُ التي التقطتها. |
İşin gerçeği ise sen de benim gibi bir piyonsun. | Open Subtitles | الحقيقةُ هيَ أنّكَ مجرّدُ لاعبٍ صغيرٍ مثلي أنا |
Eğer bir araba için, Colombus'un Amerika'ya ilk seyahatinden daha fazla para ödüyorsanız işte bu politikadır. | Open Subtitles | عندما يزيد ما تنفقه في سيارة ـ ـ ـ ـ ـ ـ على ما أنفقه كولومبوس في رحلته لأمريكا هذه هيَ السياسة |
Yalnız o kız. Ayrıca o telefonlara bakardı. | Open Subtitles | كانت الأخت و هيَ التي تجيب على الهاتف |
Yüksek büyütme fotoğrafçılığındaki sorun şu ki; doğal olarak çok sığ bir alan derinliği olmasıdır. | TED | المشكلةُ في التقاطِ الصّورِ لأشياءَ صغيرةِ الحجم هيَ أنَّ التفاصيلَ بكاملها ستكونُ محتواةً في مسافةٍ صغيرةٍ للغاية. |
Torununuz olamayacağı için beni ve Cyril'ı istediğiniz kadar suçlayabilirsiniz, ama gerçek şu ki, kendinizi kandırıyorsunuz. | Open Subtitles | يُمكنكُم لومي و سيريل قَدرَ ما تَشاؤون لحِرمانِكُم مِن الأحفاد لكن الحَقيقَة هيَ |
Problem şu ki ufak, zavallı beynimiz ancak beşiyle başa çıkabiliyor. | Open Subtitles | المُشكلَة أنهُ خمسة حواس هيَ أكثَر ما يتحملهُ دماغُنا الصغير |
Kendisi şu anda çok hasta olduğu için bu, onu çok mutlu edecektir. | Open Subtitles | هيَ مريضه جداً الأن وذلك يعني لها الكثير |
17 yaşındaki yeğeninin hafta sonları bir kumarhanede neden şu şekilde gezdiğinden haberin var mı? | Open Subtitles | هل تـعرفيـن لماذا بنتُ أختك التي هيَ في الـ 17 كانت تـتـسكع في عطلة نهاية الأسبوع في هذا المـلهــى وتـبدو هكـذا ؟ |
Benim fikrim, gelecek sefer birisi öldüğünde, onun yerine kutuya gireceğim. | Open Subtitles | إذاً فِكرتي هيَ: في المَرة التالية التي يموتُ فيها أحدهُم أدخلُ في الصُندوقِ بدلاً عَنه |
Annelik planlaması falan derken onun yaşadıklarıyla karşılaştırılacak bir şey değil. | Open Subtitles | أعلم, ولكن هذا لا شيء لا يقارن بما تمر به هيَ في الاستعداد للأمومه وكل هذا |
Demek ki şüphelimiz bir kadını öldürüp onun kimliğine bürünüyor ve evini de operasyon üssü olarak kullanıyor. | Open Subtitles | إذن مشتبهنا هيَ امرأة، عثرنا على الهويّة تستعمل بيتها كقاعدة بيانات |
İşin aslı o zamandan beri buraya hapsolmuş durumdayım. | Open Subtitles | الحقيقة هيَ ، لقد كنتُ مقيداً هنا مُذ ذاكَ |
İşin aslı böyle saldırılar artık her hafta oluyor. | Open Subtitles | الحقيقةُ هيَ, أنَّ هذا النوعُ من الهجماتِِ يحدثُ تقريباً كلَّ أسبوعٍ |
İşin gerçeği hayatta kalması bile bir mucize. | Open Subtitles | و حقيقَة أنهُ نجى أصلاً هيَ مُعجزَة |
- Nefesimi Riviera'da güneşlenirken, 17 yaşındaki bir yakışıklının kollarında vermek isterim, ama hayat işte. | Open Subtitles | أُفَضِّلُ المَوتَ و أنا أتَشَمَّس في الريفييرا بينَ ذِراعي فتىً جَميل في عُمر ألـ 17 لكن، تِلكَ هيَ الحياة |
İşte geldik. Burası senin dolabın ve bu da şifren. | Open Subtitles | حسناً, ها قد وصلنا, ها هيَ خزانتك وهذه مجموعتكِ |
Uymamız gereken kurgu bu işte. Aslında... | Open Subtitles | وهذه هيَ الفكرة التي يجب أن نلتزم بها. أوتعلم شيئاً؟ |
Larry, aslında o kız arkadaşım değil. | Open Subtitles | {\cH0000FF\3cHFFFFFF},بالحقيقة (لاري) هيَ ليست صديقتي , إنَّها فقط |