"هيَ" - Traduction Arabe en Turc

• şu
• onun
• İşin
• İşte
• o kız

Gerçek şu ki, grupta gördükten sonra Andrew'a kalbim ısındı.
الحَقيقَة هيَ. بعدَ رُؤيتِهِ في المَجموعَة. لقد مالَ قَلبي لآندرو

O da geçmişinde mi yoksa her an şu kapıdan girebilir mi?
هل هيَ حقاُ في ماضيكَ؟ أو هيَ على وشكِ القدومِ من الباب؟

Uyarı Merkezi onun sinyalini alıyordu uydudan gelen gerçek beslemeyi değil. Bu olay başladığından beri yanlış veri aktarımı yapıyordu.
المركز التقط إشارتها هيَ وليس من الأقمار الصناعية يبدو أنها من تقوم بإرسال البيانات الخاطئة منذ أن بدأ هذا الأمر

Ben de onun için bunu fotoğraflamaya karar verdim ve bu da yarattığım şey.
قرّرتُ إذاً أنْ أصوّرَ الخنفسة لهُ وهذهِ هيَ الصّورةُ التي التقطتها.

İşin gerçeği ise sen de benim gibi bir piyonsun.
الحقيقةُ هيَ أنّكَ مجرّدُ لاعبٍ صغيرٍ مثلي أنا

Eğer bir araba için, Colombus'un Amerika'ya ilk seyahatinden daha fazla para ödüyorsanız işte bu politikadır.
عندما يزيد ما تنفقه في سيارة ـ ـ ـ ـ ـ ـ على ما أنفقه كولومبوس في رحلته لأمريكا هذه هيَ السياسة

Yalnız o kız. Ayrıca o telefonlara bakardı.
كانت الأخت و هيَ التي تجيب على الهاتف

Yüksek büyütme fotoğrafçılığındaki sorun şu ki; doğal olarak çok sığ bir alan derinliği olmasıdır.
المشكلةُ في التقاطِ الصّورِ لأشياءَ صغيرةِ الحجم هيَ أنَّ التفاصيلَ بكاملها ستكونُ محتواةً في مسافةٍ صغيرةٍ للغاية.

Torununuz olamayacağı için beni ve Cyril'ı istediğiniz kadar suçlayabilirsiniz, ama gerçek şu ki, kendinizi kandırıyorsunuz.
يُمكنكُم لومي و سيريل قَدرَ ما تَشاؤون لحِرمانِكُم مِن الأحفاد لكن الحَقيقَة هيَ

Problem şu ki ufak, zavallı beynimiz ancak beşiyle başa çıkabiliyor.
المُشكلَة أنهُ خمسة حواس هيَ أكثَر ما يتحملهُ دماغُنا الصغير

Kendisi şu anda çok hasta olduğu için bu, onu çok mutlu edecektir.
هيَ مريضه جداً الأن وذلك يعني لها الكثير

17 yaşındaki yeğeninin hafta sonları bir kumarhanede neden şu şekilde gezdiğinden haberin var mı?
هل تـعرفيـن لماذا بنتُ أختك التي هيَ في الـ 17 كانت تـتـسكع في عطلة نهاية الأسبوع في هذا المـلهــى وتـبدو هكـذا ؟

Benim fikrim, gelecek sefer birisi öldüğünde, onun yerine kutuya gireceğim.
إذاً فِكرتي هيَ: في المَرة التالية التي يموتُ فيها أحدهُم أدخلُ في الصُندوقِ بدلاً عَنه

Annelik planlaması falan derken onun yaşadıklarıyla karşılaştırılacak bir şey değil.
أعلم, ولكن هذا لا شيء لا يقارن بما تمر به هيَ في الاستعداد للأمومه وكل هذا

Demek ki şüphelimiz bir kadını öldürüp onun kimliğine bürünüyor ve evini de operasyon üssü olarak kullanıyor.
إذن مشتبهنا هيَ امرأة، عثرنا على الهويّة تستعمل بيتها كقاعدة بيانات

İşin aslı o zamandan beri buraya hapsolmuş durumdayım.
الحقيقة هيَ ، لقد كنتُ مقيداً هنا مُذ ذاكَ

İşin aslı böyle saldırılar artık her hafta oluyor.
الحقيقةُ هيَ, أنَّ هذا النوعُ من الهجماتِِ يحدثُ تقريباً كلَّ أسبوعٍ

İşin gerçeği hayatta kalması bile bir mucize.
و حقيقَة أنهُ نجى أصلاً هيَ مُعجزَة

- Nefesimi Riviera'da güneşlenirken, 17 yaşındaki bir yakışıklının kollarında vermek isterim, ama hayat işte.
أُفَضِّلُ المَوتَ و أنا أتَشَمَّس في الريفييرا بينَ ذِراعي فتىً جَميل في عُمر ألـ 17 لكن، تِلكَ هيَ الحياة

İşte geldik. Burası senin dolabın ve bu da şifren.
حسناً, ها قد وصلنا, ها هيَ خزانتك وهذه مجموعتكِ

Uymamız gereken kurgu bu işte. Aslında...
وهذه هيَ الفكرة التي يجب أن نلتزم بها. أوتعلم شيئاً؟

Larry, aslında o kız arkadaşım değil.
{\cH0000FF\3cHFFFFFF},بالحقيقة (لاري) هيَ ليست صديقتي , إنَّها فقط