Ve evet, bu benim uyuşturucu dönemimde oldu, ki bunu hepiniz biliyorsunuz. | Open Subtitles | وأجل, لقد حدثت خلال فترة تعاطيّ للمخدّرات وهو الشيء الذي يعرفه جلّكم. |
evet, ağzını şapırdatırsan seni vururum. | Open Subtitles | وأجل سوف أطلق النار عليك إن كنت تمضغ الطعام بصوت عالِ |
Bu harika bir olay ve evet, hepiniz buna öyle ya da böyle katılacaksınız. | Open Subtitles | يجدر بهذا الحدث أن يكون مذهلاً وأجل, أنتم جميعكم مطالبون بالمشاركة في هذا الحدث بطريقة أو بأخرى |
Fakat rolü gerektirdiğinde bunu bir saatte öğrenmiştir. Ve evet, bir uyuşturucu sorunu vardı, ama aynı zamanda bundan kurtulmayı başardı, kendini temizledi, okuluna devam etti ve okuldaki oyunda başrolü aldı. | Open Subtitles | لكن عندا لإقتضت الحاجة, تعلّمت ذلك بغضون ساعة وأجل, كانت تعاني من مشاكل إدمان, إلا أنّها تعافت منها, |
Ve evet, İngiliz Müzesindeki hırsızlıkla ilişkilendirilmiş. Yakın akrabası var mı? | Open Subtitles | والإعتداء، يبدو أنه كان يتشاجر في حانة وأجل يبدو أنه من قام بسرقة المتحف البريطاني |
tamam,gerçekten klasik giyin, evet efendim diye konuş 155 00:06:38,668 -- 00:06:40,769 Ve eğer gelecek planları ile ilgili konuşurlarsa, | Open Subtitles | حسناً، بجدية كن متأنقاً وقل أجل سيدى وأجل سيدتى |
Şurada isteğe bağlı mayo giyilebilen bir plaj var ve evet, bataryamız tamamen dolu. | Open Subtitles | هناك ملابس سباحة مؤقتة يقدمها الشاطئ هناك وأجل البطارية مشحونة بالكامل |
Aritmi, kas seğirmeleri ve evet ruhsal değişimler. | Open Subtitles | عدم انتظام ضربات القلب ، و ارتجاف العضلات وأجل ، التغيرات الذهنية |
Solucanlar, yaprak biti ve evet, arılarla beslenir. | Open Subtitles | إنّه يتغذى على الديدان والحشرات، وأجل على النحلِ. |
Anlıyorum, yüzüm dikkatinizi çekti. Bu çiçek hastalığı. Ve evet, bir savaştan daha yıkıcı olabilir. | Open Subtitles | أرى أنك لاحظت وجهي إنها حصبة الدجاج, وأجل قد تكون مدمرة أكثر من المعارك |
evet, mesajını aldım. evet, bana bu gece gönderdiğin diğer mesajlar gibi o da yanlıştı. | Open Subtitles | أجل، وصلتني رسالتك وأجل لقد كانت خاطئة كبقية الرسائل التي أرسلتها ليَّ الليلة |
Bu şeyin katalitik dönüştürücüsü bile yok. Ve evet, katalitik dönüştürücün ne olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | هذا الشيء ليس به حتى محول تحفيزي ، وأجل أعرف ما هو |
Tütün, küfür ve alkol de dâhil, evet. Anam! | Open Subtitles | بما فيها ، التبغ ، كلمات السباب وأجل الكحول |
Bu bir şereftir, efendim. evet, pratik yaptığıma söz veririm. | Open Subtitles | هذا شرف ، سيدي وأجل ، أعدك ، أنا أتدرب |
Bu bir şereftir, efendim. evet, pratik yaptığıma söz veririm. | Open Subtitles | هذا شرف ، سيدي وأجل ، أعدك ، أنا أتدرب |
Ve onunla sevişirken tüm saçmalıklar yok oluyor... sadece o ve ben kalıyoruz... ve evet, kendimi onunla kaybediyorum ve... onun da kendini benimle kaybettiğini görebiliyorum... ve beraber kayboluyoruz. | Open Subtitles | وعندما نفعله كل الهراء الذي يدور ببالي يتلاشى ونبقى فقط أنا وهي نعيش تلك اللحظة وأجل, أنا أفقد وعي فيها |
Ayrıca evet seni ayrıldığın için hiç affetmedim çünkü kalbimi çok kırdın. | Open Subtitles | وأجل, ربما لم أسامحكِ على تركي قط لأنكِ حطمتي قلبي اللعين |
Öldürücü enjeksiyon protokolümüzde Potasyum Klorür kullanıyoruz, ...ve evet, önceki gece posta yolu ile getirttik. | Open Subtitles | نستخدم كلوريد البوتاسيوم في برتكول الإعدام الخاص بنا وأجل نقلناه بالمنوابة الليلة |
Ve evet, bu bazen çizgilerin dışına çıkmak ya da an içinde birkaç karar vermek demek oluyorsa, ben de bunları yaparım. | Open Subtitles | وأجل إن كان هذا يعني تخطي بعض الحدود بإجراء عدة إتصالات في الطريق فهذا بالضبط ما سوف أفعله |
Eğer öyleyse, şerefle ve evet, bir planım var. | Open Subtitles | ،لأنك لو قلت ذلك إحترامي لك، وأجل لدي خطة |