Ona söyledim doktor, fakat telefon numaranızı kaybettiğini ve acil olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرته بذلك، ولكنه قال بأنه قد فقد رقمك وأنها مسألة عاجلة. |
Bir kaç hafta sonra, evleneceğini ve etrafta görünmek istemediğini söyledi. | Open Subtitles | قالت أنها ستتزوج بعد شهرين وأنها تريد أن تتوقف عن العبث |
Anneme sordum, seni sevdiğini her zaman da seveceğini söyledi. | Open Subtitles | سألت أمي أمس فقالت إنها تحبك وأنها ستظل تحبك دائما |
Bu şaka olmalı. Kız kardeşim 4 yıl önce öldü. | Open Subtitles | لا بد وأنها مزحة سقيمة أختي متوفاة منذ أربعة أعوام |
- Dr. Catheter, bu size geldi. - Harika. Sıtma olmalı. | Open Subtitles | هذا لك يا دكتور كاثيتر رائع لا بد وأنها جرثومة الملاريا |
Onu asla sevmediğini, aptal biri olduğunu ve kendisini hak etmediğini söyledi. | Open Subtitles | قال بانه لن يحبها أبدا وأنها كانت غبية وأنها لم تستحق الحب |
Sizinle küresel mülteci krizi hakkında konuşacağım ve amacım size bu krizin çözümlenemez değil, yönetilebilir olduğunu ve size bu konunun ön saflardaki mülteciler kadar bizler ve kim olduğumuz hakkında da bir dava olduğunu anlatacağım. | TED | سأتحدث إليكم عن أزمة اللاجئين العالمية وهدفي أن أريكم أن هذه الأزمة قابلة للإدارة وأنها ليست بلا حل، لكن أيضًا أن أريكم أن هذا الأمر يعنينا نحن ومن نكون كما يعني ذلك امتحاناً لللاجئين على الحدود. |
Ayrıca daha fazlasını bildiğini ve bunları kullanmaktan çekinmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت أيضا أنها تعرف المزيد وأنها غير خائفة من استخدامه |
Bir işinin çıktığını ve yemeği iptal etmek zorunda olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت أن أمراً ما قد طرأ وأنها مضطرة لإلغاء موعد العشاء |
Bir işi çıktığı için yemeği iptal etmek zorunda olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت أن أمراً ما قد طرأ وأنها مضطرة لالغاء موعد العشاء. |
Arupa ve personeli ile tanıştık ve Arupa, benim ona suçlu hissetmemesini söylediğimde bunun onu rahatlattığını ve bunu, bizim bakış açımızdan göremediğini söyledi. | TED | قابلنا أروبا وموظفيها، وقالت أني أغثتها حين أخبرتها ألا تشعر بالذنب وأنها لم تكن تراها من وجهة نظرنا |
Müdür, bir çok kadının döküm yaptığını ve tasarımlarımı kalıplarda üreterek Amerika'ya sattıklarını söyledi. | TED | عندها قال المدير بأن هناك عدة نساء يوزعون ويصنعون تصاميمي في قوالب، وأنها تباع حتى في أمريكا |
Ancak yanımdaki suçlu birini koruması gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | ولكنها كانت تقول بأن الجاني كان شخص ما .. وأنها بحاجة إلى حماية .. |
BROOKLYN MÜZESİ Doktora teziniz bitmek üzere olmalı Bay Crane. | Open Subtitles | إن أطروحتك لابد وأنها قد أنهيت الآن يا سيد كرين |
Bu bıraktığım 20'inci mesaj olmalı ve dürüst olmak gerekirse... | Open Subtitles | لا بد وأنها الرسالة العشرون التي تركتها، ولكي أكون صادقاً |
Zavallı, güç bela kendini bir hücreye atmış. Susuzluktan bayılmış olmalı. | Open Subtitles | المسكينة كافحت لتدخل بزنزانة، لا بدّ وأنها فقدت الوعي بسبب الجفاف |
Enkazdan başka bir şey yok. Sağlam bir savaş çıkmış olmalı. | Open Subtitles | لا شيء سوى أنقاض وغبار لا بدّ وأنها كانت معارك كثيرا |
İntenetin devrimsel bir araç olduğunu ve hepimizi birleştireceğini söylemek birkaç yıl önce çok popülerdi. | TED | تعلمون، قبل سنوات قليلة، كان من الشائع حقًا القول أن شبكة الإنترنت كانت أداة ثورية وأنها ستجمعنا معًا. |
Kendinden Şüphe Etme, Kay'e her zaman ne kadar değersiz olduğunu ve sadece vazgeçmesi gerektiğini söyleyen büyük bir yaratık. | TED | انعدام الثقة بالنفس هو مخلوقٌ ضخم، دائمًا ما يُخبر "كاي" كَم أنها تافهة ولا قيمة لها، وأنها لابد أن تستسلم. |
Fotoğrafın eski olduğunu ve Matmazel Dean'in artık onu sevmediğini söyledi. | Open Subtitles | قال لي أن تلك الصورة قديمة، وأنها لا تهتم لأمره بعد الآن |